ANADOLU İRFANI

 ANADOLU İRFANI

Geçen salı günü çok hürmet ettiğim, ağzı dualı bir yakınımız (Havva teyze diye hitap ettiğimiz yaşlı muhtereme bir büyüğümüz) vefat etti.
Onu ne zaman görsem (İnsani ihtiyaçlar haricinde) ya namaz kılarken, ya Kur'an okurken, ya da tesbih çekerken bulurdum.
"Havva teyze nasılsın" diye hatırını sorduğumda, yüzüme bakar, gülümseyen bir çehreyle "çook şükür Allah'ıma" derken "çok" kelimesine özel bir vurgu yapardı. Çok küçük iyiliklere bile büyük dualarla mukabele ederdi. Bu sebeple olsa gerek çocukları ve torunları tarafından çok sevilirdi.
Küçük oğluyla annesi hakkında konuşurken dedi ki:
"Annem bize biz küçükken hep şunu tembih ederdi:
"Sakın ha komşuların veya başkasının ağaçlarından dişlerinizi kurcalamak için bile olsa bir şey almayın."
Bu sözleri bize o kadar tesir etti ki, gerek küçüklüğümüzde gerek gençliğimizde başkasına ait en küçük şeyleri bile almadık."
Anlattığı başka bir şey de şuydu:
"Çocukluğumuzda "Keşke bizim de şunlarımız olsa" dediğimde derdi ki:
Oğlum, Allah elimizdekilerini kullanmayı nasip etsin."
Evet bu büyüğümüzün tahsili çok azdı. Dini tahsili de ailesinden, köy hocasından öğrendiği kadardı. Yani ilmi fazla yoktu, fakat konuşmaları, tavırları ve öğretim metodu tam bir irfan kokuyordu.
Biz buna Anadolu irfanı diyoruz. Bu, mekteplerde öğrenilen bir şey değil, kuşaktan kuşağa yaşayarak aktarılan bir kültürdür.
Allah Teala Havva teyzemize ve tüm geçmişlerimize rahmet eylesin.
Ali USLU - 31 Ağustos 2025 - TAVŞANLI

PEYGAMBER EFENDİMİZİN KONUŞMASI

 PEYGAMBER EFENDİMİZİN KONUŞMASI (MEVLİD-İ NEBİ VESİLESİYLE...)

Peygamber Efendimiz, (sallallâhu aleyhi ve sellem) kendi terbiyesiyle alakalı “Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi, en güzel şekilde yaptı.” buyuruyorlar.

Rabbimiz, Peygamberimizi nasıl terbiye etmiş olabilir?

Cebrail (ASM) ile terbiye etmiş olabilir. Kalbine ilham vermiş olabilir. vs... Ama esas terbiyeyi Kur’anla yapmıştır. Çünkü Hz. Aişe annemiz, Peygamberimizin ahlakını soran sahabiye “O’nun ahlakı Kurandı” buyurmuşlardır. Bu çalışmamızda Peygamber efendimizin konuşmasını ele alıp, O’nun konuşma konusunda referans aldığı Kuran ayetlerini zikretmeye çalışacağım.

Peygamber Efendimizin konuşma adabı, ashab-ı kiram tarafından aktarılmış ve bizlere kadar ulaşmıştır.

Peygamber Efendimiz her zaman doğru konuşurdu.

“Ey iman edenler Allaha karşı gelmekten sakının (takva sahibi olun) ve doğru söz söyleyin.”(Ahzap/70)

“… Emrolunduğun gibi dosdoğru ol…”(Hud/112)

Peygamber Efendimiz yalan söylemezdi.

“… Ve yalan sözden sakının.” (Hac/30)

Peygamber Efendimiz söz verince mutlaka yerine getirirdi.

“ Ey iman edenler akitlerinizi yerine getirin…”(Maide/1)

"Antlaşma yaptığınız zaman, Allah'a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah'ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir." (Nahl 91. âyet)

“ … Ve verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluğu gerektirir.” (İsra/34)

“ Hayır! Kim sözünü yerine getirir ve (günahtan ) korunursa, şüphesiz ki Allah müttakileri sever.(Al-i İmran/76)

Peygamber Efendimiz kırıcı konuşmazdı. Hakaret etmezdi. İltifat ederdi.

“Kullarıma söyle en güzel şekilde konuşsunlar. Yoksa şeytan aralarını bozar…” (İsra/53)

Peygamber Efendimiz boş konuşmazdı.

“Müminler kurtuluşa ermişlerdir….. ki onlar boş ve yararsız şeylerden uzak dururlar.”(Müminun/3)

“ Onlar ki, yalan yere şahitlik etmezler ve boş ve yararsız konuşulan yere uğradıklarında oradan vakarla uzaklaşırlar.”(Furkan/72)

Peygamberimiz, konuşurken hak ve adaleti gözetirdi, kimseyi kayırmazdı.

“… Ve söz söylediğiniz zaman yakınlarınız dahi olsa adaletli olun.”(En'am/152)

Peygamberimiz çirkin şeyler konuşmazdı.

“ Allah çirkin sözün açıkça söylenmesini sevmez…” (Nisa/148)

Peygamberimiz dedi kodu yapmazdı.

“… ve birbirinizin gıybetini yapmayın.” (Hucurat/12)

Peygamberimiz alaycı konuşmazdı.

“Hümeze ve lümezeye yazıklar olsun” (Hümeze suresi /1)

“Bir topluluk diğerini alaya almasın…” (Hucurat / 11)

Peygamberimizin konuşmalarında su-i zan ( kötü zan) olmazdı.

“ Ey inananlar zannın çoğundan sakının zira zannın bir kısmı günahtır…” (Hucurat /12)

Peygamber efendimiz kendisine konuşanı dikkatle dinerdi.

“Onlar ki sözü dinleyip en güzeline uyarlar.”(Zümer/18)

Peygamberimiz kızdığı zaman da sözlerine dikkat eder, kendini kaybetmezdi.

“O müttakiler… öfkelerini yutarlar (öfkelerine hakim olurlar).(Al-i İmran/133)

Ayetlerden de anlaşılacağı gibi peygamberimizin bize kadar ulaşan konuşma adabının tamamı Kur’anda bahsedilmiştir. Belki Cebrail (ASM) Bu ayetlerin en güzel uygulama biçimlerini öğretmiştir.

Peki bu ayetler Peygamber efendimizi terbiye ettiği halde birçoğumuzu niçin tam terbiye etmemiştir?

Peygamber efendimiz, her ayeti çok önemsemiş, üzerinde düşünmüş, ayetin kendisinden istediği şeyi kavrayıp gereğini yerine getirmiştir.

Bizler ise okuduğumuz ayetlerin üzerinde tam düşünmediğimiz için, ayetlerin bizden istediğini de tam kavrayamamış olmamızdan, veya gerektiği gibi önemsemeyip gaflet gösterdiğimizden kaynaklanmaktadır.

Bizler de peygamberimizin dikkat edip önemsediği şekilde bu ayetleri önemseyip gereğini yerine getirmek için gayret gösterirsek, bu ayetler bizi de güzel terbiye ederler Allah Teâlâ'nın izniyle.

ALİ USLU / TAVŞANLI

SALI PAZARINDA.

 SALI PAZARINDA

Bugün salı pazarına çıktım. 

Köyden gelen üretici kardeşlerimiz yetiştirdikleri ürünlerini taze taze satışa sunmuşlar. 

Sebze alırken üreticiye teşekkür ettim. 

"Siz bu ürünleri yetiştirip ayağımıza kadar getiriyorsunuz. Biz de hazır satın alıyoruz çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız" gibi şeyler söyledim. Üretici / satıcı bey biraz şaşırdı.

"Ne yani bedavaya mı veriyor, ürünlerin karşılığında parasını alıyor" diyenler çıkabilir. 

Fakat o ürünler pazara gelmese, paran olsa dahi taze sebzeyi / meyveyi nereden bulacaksın? Nereden alacaksın? 

Üreticilerimize minnettarız. İyii ki varlar.

26 Ağustos 2025 - Ali USLU - TAVŞANLI

ŞİKAYETLER...

 ŞİKAYETLER...

Bir dostumla sohbet ediyorduk, çevresindeki çoğu kişinin halinden şikayette bulunduğundan bahsetti. Hatta bunların içerisinde, bir çok kişinin özendiği mevkilerdeki kişilerin de olduğunu söyledi. Biraz düşününce çevremdeki kişilerden bazılarının da böyle olduğunu fark ettim.
Bu durumun sebepleri üzerinde biraz kafa yordum. Gerçekten durumu zor olan kişiler vardı ve bunların sızlanmalarının bir mantığı vardı. Fakat bazılarının sızlanma sebepleri çok sıradan şeylerdi.
Bu ikinci grup için tesbitim şu oldu:
Bu kişiler dünya hayatının Cennet gibi olmasını istiyorlar. Problemlerin, sıkıntıların olmadığı her şeyin istedikleri gibi olduğu bir hayat istiyorlar. Böyle olmayınca da mutsuz oluyorlar sıkıntıya düşüyorlar.
Bilmemiz gereken, bu dünyanın imtihan yeri olduğu, esas mükafat yerinin bu dünyadaki yaptıklarımıza, gerektiğinde gösterdiğimiz sabırlarımıza göre ahirette olduğudur. Bir örnekle açıklamaya çalışayım:
Bazen çok zor şartlarda yaptığımız şeyler olur. Fakat sonunda kavuşacağımız mükafatı düşündüğümüzde hem sabrımız artar, hem şikayetimiz azalır. Hatta o zor duruma gösterdiğimiz sabırdan mutluluk bile duyarız. Mesela, uzun ve sıcak yaz günlerinde hele bir de arazide çalışıyorsak tuttuğumuz Ramazan orucu böyledir. Halbuki aynı şartlarda oruç tutmayan bir kişiyi aç susuz bırakıp çalışmaya mecbur edilse kişinin açlık ve susuzluğa tahammülü azalacağı gibi aynı zamanda psikolojik olarak da yıpranır.
Şimdi gelelim sızlanma meselesine... Kişi bu dünyadaki katlanmak zorunda olduğu şeyleri bir imtihan olarak görse ve bunun neticesinin ahirette olacağını bilse hem sızlanması azalır veya yok olur hem de sabrı artar. Aksi takdirde onun hayal ettiği hayatına engel gördüğü her şey onu rahatsız edecektir.
Ali USLU- 22/08/2025- TAVŞANLI

ŞÜKÜR TERAPİSİ

 ŞÜKÜR TERAPİ / ŞÜKRÜN FAYDALARI 

Gönülden şükredebilmek insanı çok rahatlatan huzur veren bir eylemdir. 

Öyle inanıyorum ki, yapılan bu tür şükürler bir mümin için çok etkili bir psiko-terapi metodudur.

Ayrıca verilen nimetleri hatırlayıp anarak/sayarak şükretmek nimetlerin farkına varmamızı sağlar, ki bu da bir terapidir.

Gönülden yapılan hamd ve şükür aynı zamanda rahmetin tecellisine sebeptir. Bir yere rahmetin inmesi ise orada bulunanlar için zaten mânevi bir terapidir.

Şükretmek, nimetlerin artmasına veya devamlılığına sebeptir. “Şükrederseniz artırırım” (İbrahim/ 7)

Şükür, Rabbimizin bize tavsiyesidir. Dolayısıyla yaptığımız her şükür bir ibadettir. İbadetler ise bizi Allah Teâlâ'ya yaklaştırır. "Artık, Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği şeylerden yiyin. Eğer yalnız O'na kulluk ediyorsanız, Allah'ın nimetine şükredin." (Nahl / 114)

Şükür, azaptan kurtulmaya vesiledir. "Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin..." (Nisa/ 147)

Her şükür bir hasene (iyilik) olduğundan sevaplarımızın artmasına ,günahların azalmasına sebeptir. Kur’an-ı Kerim’de “Şüphesiz ki hasenat (yapılan iyilikler) seyyiatı (kötülükleri) giderir” buyurulur. (Hud/ 114)

Şükür, Rabbimizin razı olduğu bir davranıştır. "...Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur..." (Zümer / 7) Rabbimizin razı olduğu davranışları çoğaltırsak O'nun razı olduğu kullardan oluruz.

Şükrün ahiretteki mükafatı çok büyük olmakla birlikte, dünyada mutlu ve huzurlu olmak için de bol bol şükretmeli, hatta şükredebilme nimeti için de, ayrıca şükretmeliyiz.

Peygamber Efendimiz mealen şöyle dua edermiş:

“Allah’ım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzel ibadet edebilme konusunda bana yardım et.”

Bizler de hem bu duaya âmin diyelim hem de bu şekilde duâya devam edelim inşâallah.

Ali USLU

AT ÜSTÜNDE KUDUZ DALAR MI?

AT ÜSTÜNDE KUDUZ DALAR MI? (CEZAEVİNDE BİR HACI AMCANIN ANLATTIKLARI)
91-93 yılları arası haftada bir gün Tavşanlı cezaevindeki mahkumlara din dersi vermeye gidiyordum.
Bir öğretmen arkadaşım cezaevine köylüsü bir hacı amcanın girdiğini, kendisinin iyi bir insan olduğunu söyleyip selam gönderdi.
Derse gittiğim gün hacı amcaya arkadaşın selamını söyledim tanıştık ve biraz muhabbet ettik.
Hacı amca muhtemelen orada bulunmasının sebebini izah etmek durumunda kaldı ki cezaevine giriş sebebini kısaca özetleyiverdi. Anlattıkları dikkatimi çekmiş ki hala unutmamışım.
Kendisi Avrupa'dan emekli olmuş. Güngörmüş bir kişi olduğu her halinden belliydi. Yavaş yavaş konuşuyordu.
"At üstünde kuduz dalar mı?" diye başladı söze.
Bu söz bizim oralarda hiç alakası olmadığı halde belanın gelip kendisini bulmasını ifade eder.
Kızımızı köyden bir delikanlıyla evlendirmiştik. Bir zaman sonra başka bir şehre taşındılar. birkaç yıl geçince damadın yanlış işlere ( kanunsuz ve ahlaksız işler) aracılık yaptığını öğrendik.
Kızımıza bir leke gelmemesi için evimize getirdik.
Dedik ki "sen köyde kal, biz senin ve evinin tüm ihtiyaçlarını/ masraflarını karşılayalım."
Kabul etmedi, kızımızı o şehre götürmek istedi biz de göndermedik. Aramızda bir husumet oluştu.
Bir gün kahvehaneye gidiyordum. O da oralardaymış. Ceketini çıkarıp üzerime doğru gelmeye başladı.
Oğlum ben 65 yaşındayım O, 25 yaşında bana bir yumruk çıkartsa yuvarlanır giderim.
Kendi kendime dedim ki "bu pisliği ben temizleyeyim. Nasıl olsa ben yaşımı aldım. Ben temizlemezsem benim oğlanların başını belaya sokar. Çıkardım tabancamı ve daha bana yaklaşamadan indirdim..."
Sonra uzunca bir süre sustu.
Bu olayı dersine girdiğim lise son sınıfların çoğunda bir hayat dersi olarak anlatmışımdır.
Bu olayı anlattıktan sonra şunu söylerdim: "Evladım gücünüze, kasınıza, yaşınıza güvenerek kimseye haksızlık yapmayın.
Bu devirde kimse kimseden korkmaz, herkes kendisinden (özgürlüğünün elden gitmesinden veya âhiret ile ilgili çekincelerinden) ve çoluğundan çocuğundan (onların sıkıntı çekmesinden) korkar.
Fakat canına tak edip kendisinden (özgürlüğünden) vazgeçtiği an 65 yaşındaki cılız bir adam 25 yaşındaki güçlü bir delikanlıyı döver.
Rabbimiz bizleri iyilerle karşılaştırsın. Şerlerden ve şerlilerden uzak eylesin.
06.08.2025 Ali USLU

GAZZE SEBEBİYLE...

 Gazze, Dünya insanlarını ikiyi böldü; vicdanının sesine kulak verenler ve vicdansızlar.

Gazze, vicdanı ölmemiş kişilerin vicdanlarını harekete geçirdi. (Bunların içerisinde az da olsa siyonist olmayan yahudiler de vardı.)
Gazze, Dünya'daki tüm insanlara "insan hakları" adı altında öğretilen bilgilerin kocaman birer yalan olduğunu, "insan hakları" kavramının sadece belli insanları kapsadığını öğretti.
Gazze sebebiyle tüm insanlar Birleşmiş Milletler Teşkilatının işlevlerini (işlevsizliğini) iyice öğrenmiş oldular.
Gazze sebebiyle (tüm baskılara rağmen) kuruluşundan bu yana i*rail ilk kez bu kadar büyük çapta tepki aldı.
Gazze sebebiyle insanlar, nüfus üstünlüğünden ziyade teknolojik üstünlüğün önemini bir kez daha kavradılar.
Gazze sebebiyle, özellikle ülkemiz insanları düşmanın insaf ve merhametinin olmadığını, tarih sahnesinde var olmak için savunma sanayimizin güçlü olmasının ne kadar önemli olduğunu iyice anladılar.
Gazze sebebiyle müslüman halklar acizliklerini iliklerine kadar hissettiler.
Gazze sebebiyle dünya insanları siyonistlerin ne kadar yalancı ve ne kadar iğrenç olduklarını, ( savunmasız insanların üzerine bomba yağdırdıklarını, hastane bombaladıklarını, yiyecek ve ilaç girişlerine engel olduklarını, çok az giren gıda yardımına gelen insanları katlettiklerini) aynel yakin öğrendiler.
Tarih de şahittir ki, hiçbir zulüm ebediyyen devam etmez. Zulümler zalimlerin sonunu yaklaştırır.
Şu ayete iman ediyoruz:
“ …Zulmedenler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını yakında bileceklerdir." (Şu'ara suresi 227. ayet)

İYİ- KÖTÜ

-Hocam, bazıları için iyi olan şeyler bazıları için kötü olabilir demiştiniz. Bir şeyin bizim için iyi veya kötü olduğunu nasıl anlayabiliriz?

-Değerli kardeşim öncelikle bu sözün muhatabı müminlerdir.

Yaptığımız veya sahip olduğumuz şeyler bizi Allah'a yaklaştırıyorsa bizim için iyi, Allah'tan uzaklaştırıyorsa bizim için kötüdür.

Mesela: Zenginlik bazılarını Allah'a yaklaştırırken bazılarını uzaklaştırır.

Makam mevki, kariyer gibi şeyler de öyledir.

 


BU AYETİN MUHATABI HERKES DEĞİLDİR.

   Nur suresi 31. Ayet "Mü'min kadınlara söyle..." biçiminde başlar ve mü'mine kadınlara yapması gereken bazı davranışlar ve örtmeleri gereken yerler hatırlatılır.

Bu cuma hutbesinin bir bölümünde de bu ayet- kerime okunarak ayete göre yapılması gerekenler hatırlatıldı.
Sosyal medyada gördüğüm kadarıyla bazıları bundan çok alınmışlar.
Yok efendim diyanet kadınlara karışamazmış.
Diyanet'in kadınlara karıştığı falan yok.
Ayeti kerime'yi hatırlatıyor o kadar... isteyen uyar isteyen uymaz.
Hem ayet-i kerime " mü'min kadınlara söyle..." diye başlıyor. Yani muhataplar mü'mine kadınlar. Bu ayet herkese hitap etmiyor ki...
Bazılarının alınmasına hiç gerek yok.
04.08.2025 Ali USLU

SEVGİ Mİ NEFRET Mİ DAHA FAZLA MOTİVE EDER

 (İNSANLAR ARASI İLİŞKİLERDE) KİŞİYİ SEVGİ Mİ DAHA ÇOK MOTİVE EDER YOKSA NEFRET Mİ?

Birkaç yıl önce, iki tanıdığım arasında bir sebeple husumet oluşmuştu. Bir tanesi barışmak istiyor öbürü sulha yanaşmadığı gibi git gide adamın damarına basacak şeyler de yapıyordu. Dolayısiyle aralarındaki husumet de giderek büyüyordu.
Sulha yanaşmayan tanıdığımla buluştum. Biraz muhabbetten sonra Ona dedim ki:
“İnsanı sevgi mi daha çok motive eder nefret mi?” O düşünürken şu soruyu sordum: “Bir kişi çok sevdiği bir arkadaşı için ne gibi fedakarlıklarda bulunabilir?” Yine devam ettim… “Zamanının bir kısmını ona ayırabilir. Servetinin bir kısmını onun için harcayabilir. Ailesini biraz ihmal ederek arkadaşıyla ilgilenebilir değil mi?
Peki, çok nefret ettiği bir kişi için nelerden vaz geçebilir?
Bir örnekle anlatayım:
Asabi mizaç bir kişi, aralarında husumet bulunan bir kişiden öyle nefret ediyor ki her gördüğünde ve düşündüğünde öfkeleniyor ve onu öldürmeye karar veriyor. Bu durumu arkadaşına açıyor.
Arkadaşı vaz geçirmeye çalışıyor ve aralarında şöyle bir konuşma geçiyor.
-ak arkadaşım iyi düşün. Bu sebeple 20- 30 sene yatarsın, hayatının en güzel yıllarını hapiste geçirirsin.
-yatayım …
-İşin mahvolur, iflas edersin.
-Mahvolsun. Umurumda bile değil…
-Ailen perişan olur,
-olsun…
-Ahirette Cehenneme gidersin.
-Gideyim, yeter ki o şahıstan intikamımı alayım.
Görüldüğü gibi kişi nefret ettiği bir kişi için yıllarını, işini, ailesini, özgürlüğünü hatta ahiretini bile feda edebiliyor.” Biraz da farklı şeyler söyledim, nasihat ettim.
Biraz düşündü. Fakat yumuşadığı tavırlarından belli oluyordu. Bu konuyu biraz düşünmek için müsaade istedi.
Birkaç gün sonra aradı. ”Sulh olalım” dedi. Bir araya getirerek meseleyi tatlıya bağladık elhamdülillah.
Kur'an'ı Kerim'de de "Sulh (daima/daha) hayırlıdır" (Nisa :128) buyurulur.
Ali USLU - TAVŞANLI

MANŞET!

EĞİTİMDE AİLE FAKTÖRÜ

 Eğitimci olduğumdan olsa gerek , ne zaman okullardaki problemlerle ilgili haber çıksa dikkat kesilirim. Olayı anlamaya çalışır (insanların ...