Köyümüzde bir akrabam vardı. Babaları henüz 28 yaşında iken vefat etmiş, dört çocuk küçük yaşlarda yetim kalmışlar. Sosyal yardımların olmadığı o dönemde yoksulluğu ve yoksunluğu iliklerine kadar yaşamışlar. İşte bu akrabamız 16-17 yaşlarında iken ev yaptıran hali vakti iyi olan bir şahıs bunu inşaatında çamurcu olarak çalıştırmış. (O zamanki binalar taş ve sarı çamurdan yapılır en sonunda da duvarların içi ve dışı yine sarı çamurla sıvanırdı) Görevi kiren adı verilen içine saman karıştırılan sarı toprağı suyla karıştırmak imiş. Bu iş çamur mayalanıncaya kadar defalarca karıştırılarak devam edermiş.
Mayalanan çamuru ustalara taşır, duvarlar yükseldikçe duvara dayanan merdivenden tırmanarak çamuru ustalara yetiştirirmiş.
Duvarların örme işlemi bitmiş, sıva işinde de aynı şekilde çalışmış.
"Tek başıma iki katlı inşaatın bütün çamur işlerini -hem karmasını hem taşımasını -yaptım" derdi.
İnşaat bitmiş ev sahibi bizim garibana hiç para vermemiş. (Belki de çalışırken yediği yemeklere saymıştır.)
Bu ev akrabamın kendi evinin yolu üzerinde idi. Yaşı yetmiş küsur olduğu halde bile ne zaman oradan beraber geçsek "Bak Ali hoca, bu binanın bütün çamur işi benim elimden geçti. Beş kuruş para vermedi ..." diye bana en az otuz defa sitemle anlatmıştır.
17 yaşından yetmiş küsur yaşına kadar her gün o binadaki emeğini ve sonrasını hatırlayıp içinden olumsuz şeyler geçirmek. Hele "anadan habbesiz babadan takkesiz", on kuruşa muhtaç olduğu dönemde emeğinin karşılığını alamamak ne demek. Her gün o hatıraların canlanması ne demek...
Sebebi tam o mudur bilemem ama benim aklım ermeye başladığından itibaren o evdekiler huzur içerisinde duramadılar. Değişik değişik olumsuzluklarla karşılaştılar. Kendileri vefat ettikten sonra uzun süre boş kaldı. Mirasçılarına da yaramadı onlar da birbirine düştüler kimisi vefat etti.
Bina, dışından hala sağlam gibi duruyor fakat yıllardır kimseye yaramıyor. Torunlara veya onların çocuklarına yarar mı bilmem.
Buna benzer epey olay biliyorum. Mesela biraz daha fazla malı olsun isteyerek garibanın malına çökmüş, ölünceye kadar o garibanın bedduasını almış sonu çok kötü biten bir olay biliyorum.
İşin ahiret boyutu da elbette var fakat görebildiğim kadarıyla garibanın ahı yerde kalmıyor. Fakirin ahı yerde kalmıyor. Bazen dünyada iken de neticeleri görünüyor.
"Zulm ile abad olunmaz" demiş atalarımız.
"Mazlumun ahı indirir şahı" demişler. Bu sözler yılların tecrübesinden süzülmüş sözlerdir.
Rabbimiz haksızlık yapmaktan da haksızlığa uğramaktan da muhafaza eylesin.