Geçtiğimiz yıllarda Avrupa'da yemek yarışmalarının birisinde birinci gelen bir Türk hanımla yapılan röportajı okumuştum da çok ilgimi çekmişti.
İlgimi çeken şey bayanın birinci gelmesinden daha ziyade yaşadığı tecrübe idi ki, özet olarak şöyle diyordu:
Ben zengin bir ailenin kızıyım. Evimizde aşçımız, hizmetçilerimiz olduğundan biz yemek pişirmek için mutfağa girmezdik. Bu sebeple hiç yemek yapmadan büyüdüm. Evlendiğimde eşim Avrupa'da görevli olduğu için oraya yerleştik. Yemeklerimizi ya dışarıda yiyorduk ya da eve getirtiyorduk.
Bir gün eşim dedi ki:
Ülkemizin yemeklerini özledim. Bir çorba yapar mısın?
İnternete (veya kitaplara) bakarak çorba yaptım fakat çorba çamur gibi oldu.
Eşim dedi ki: "İlk kez yapmana rağmen çok güzel olmuş." ve çorbayı iştahla yedi. "sen bu işi gayet iyi yapabilirsin." diye ekledi.
Bu teşvik cümlelerinden cesaret alarak başka zaman yaptığım çorba daha güzel oldu. Eşim yine teşvik edici cümleler söyledi. Derken gayet güzel çorba yapmaya başladım. Sonra başka yemekler yapmaya çalıştım. eşim hep teşvik etti.
Daha sonra bu konudaki yeteneklerimi keşfettim bu işi sevdim ve gerçekten güzel yemekler yapmaya başladım. Yemek yapmak benim hobilerimden birisi oldu. En nihayetinde Avrupa Yemek yarışmasında yemeklerim birinci seçildi.
"Takdir etmek çoğaltır, geliştirir; haksız eleştiriler geriletir, öldürür" cümlesine benzer sözleri duymuşsunuzdur. Bu örnekte takdir ve teşvik etmenin kişiyi getirdiği noktayı görebiliyoruz. Çevremizi takdir etmede cimri olmayalım. Sevgili Pegamberimiz de buyumuşlar ki
"Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; Müjdeleyin, nefret ettirmeyin"
16/07/2025 Ali USLU - TAVŞANLI.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder