YILDA BİR KAÇ KEZ FİTNEYE UĞRATILMAK. (İman konusunda sınanmak)

 YILDA BİR KAÇ KEZ FİTNEYE UĞRATILMAK. (İman konusunda sınanmak)

Son yıllarda, bazı ateist, deist ve agnostikler tarafından zaman zaman gündeme getirilip bazılarının kafasının karışmasına sebep olan meseleler üzerinde düşünürken zihnime bir ayet-i kerime geldi.
"Görmezlerde mi ki her yıl bir veya iki kere fitneye tutulurlar, sonra da tevbe etmezler, ibret almazlar." Tevbe suresi; 126. ayet (Elmalılı M.Hamdi YAZIR Meali)

"Görmüyorlar mı ki her yıl bir veya iki defa musibetlerle sınanıyorlar da yine tövbe etmiyorlar ve ibret almıyorlar."(Kuran Yolu Meali)

"Onlar, her yıl bir veya iki kez (çeşitli belâlarla) imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra da ne tevbe ediyorlar ne de ibret alıyorlar." (Diyanet Vakfı Meali)

Ayette geçen "yüftenûne= fitneye tutulurlar, sınanırlar" kelimesinin tefsirlerine bakarken Peygamber Efendimizin bazı sırlarını sadece kendisine verdiği sahabi Huzefe b. Yeman (R.Anh) ın görüşü dikkatimi çekti ve yukarıda bahsettiğim şeyleri de bu kapsamda düşündüm. Bazı tefsirlerdeki Hz. Huzeyfe'ye isnat edilen bilgileri aşağıya bırakıyorum.
TABERİ
Huzeyfeye göre ise burada zikredilen "imtihan" dan maksat, Resûlüllah’ın aleyhine müşriklerin yaydıkları yalan ve iftiralardır. Kalbleri hasta olan insanlar, bu tür iftiralara inanarak fitneye düşüp hak yol'dan sapıyorlardı. Sonra da tevbe edip doğru yola yönelmiyorlardı.
ED DURRUL MENSUR
İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Hüzeyfe:
“Onlar, yılda bir iki defa belaya uğratılıp imtihana çekildiklerini görmüyorlar mı?" âyetini açıklarken:
“Yılda bir veya iki tane yalan işitirdik ki bu yalanlarla pek çok kişi yolunu şaşırıp dalâlete düşerdi" demiştir.
EZ-ZADÜL MESİR
"Yüftenun” lâfzının manasında da sekiz görüş vardır:
Birincisi: Bir veya iki kere yalan söylüyor, onunla insanları saptırıyorlar. Bunu Huzeyfe b. el - Yeman, demiştir."

Ali USLU / TAVŞANLI.

İBADETLERİ SULANDIRMAYALIM

 Bir kaç yıldır Kurban Bayramı gelirken sosyal medyada şu tip paylaşımlar dolaşıyor:

Dedim: "üstadım bayramda ne keseyim."

Dedi ki:

-Gıybeti kes, yalanı kes...   vb.

Beyler! Bu saydıklarınız  sadece bayramda kesilecek şeyler değil; yılın her günü, her saati kesilmesi, yapılmaması gereken şeylerdir. 

Kurbanda ne kesileceği de zaten bellidir...  ya büyük baş ya küçük baş hayvan kurban edilir, ve bunu hemen herkes bilir.

Bakıyorum aklı başında görünen bazı kimseler de bu tür paylaşımlar yapıyorlar.

Yapmayınız. İbadetleri sulandırmayınız... Lütfen... lütfen...

Ali USLU - TAVŞANLI.

BİR İNSANIN ÖLÜMÜ

... "Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.".. ( Mâide : 32)

Ayette özet olarak : "Haksız yere bir kişiyi öldürmek tüm insanları öldürmek gibidir." deniliyor.

Bu ayet-i kerime de en çok dikkatimi çeken şey bir insanın ölümünün tüm insanların ölümü gibi değerlendirilmesi.

Bizler ölümler konusunda biraz sayılara takılırız. Bir kişinin öldürülmesi bizleri daha az etkilerken, sayılar arttıkça etkilenmemiz artar. Halbuki öldürülen kaç kişi olursa olsun her kes kendi acısını kendisi çeker. Herkesin yakınları kendi acısını yaşarlar.

Sayıların çok olması ölenler açısından değil de, sayılar çoğaldıkça kalanlar için/ toplum için önemli olabilir.

Bu ayetten bir tek insanın bile ne kadar önemli olduğunu anlıyorum.

Haksız yere bir kişinin bile öldürülmesine tüm insanlar gibi tepki vermemiz gerektiğini anlıyorum..

Bir kişiye yapılan haksızlığa tüm insanlara yapılmış gibi karşı çıkılması gerektiğini anlıyorum.

Haksız biçimde bir kişiyi öldüren kişilerde (fırsatları olduğunda) tüm insanları öldürme potansiyeli olduğunu anlıyorum.

Ayetin ikinci bölümünden ise. bir insanı bile olsa (hem fiziki hem manevi anlamda kurtarmanın,) yaşatmaya çalışmanın ne kadar önemli olduğunu anlıyorum. Sayılara takılmadan gücümüz ne kadarına yetiyorsa insanların kurtuluşuna vesile olmamız gerektiğini anlıyorum.


MAZERETLER AHİRETTE DE GEÇERLİ OLUR MU ACABA?

Muayene için gittiğiniz doktordan kötü muamele gördüğünüzde hastaneye gitmekten vaz mı geçersiniz? yoksa farklı doktora mı gidersiniz?
Veya, alışveriş için gittiğiniz bir mağazada kötü muamele ile karşılaşsanız o eşyaları almaktan vaz mı geçersiniz? yoksa başka bir mağazaya mı gidersiniz?
Elbette hastaneye gitmekten vaz geçmez, başka bir doktora gidersiniz. Belki bu konuda hakkınızı ararsınız. Alacağınız eşyalar için de farklı seçenekleri değerlendirirsiniz...
Bunları şunun için yazdım: Zaman zaman değişik vesilelerle şu tür konuşmalara şahit oluyoruz:
"Ben küçükken yaz tatilinde camiye okumaya gitmiştim. Hoca bana kötü davrandı. Bu sebeple camiden soğudum."
"Çocukken camiye gitmeyi seviyordum... Bir gün cami cemaatinden bir hacı namazda gülüştük diye bizi camiden kovdu. Bir daha camiye gitmedim."
"Falan dindar kişi bana şöyle şöyle yaptı. Dinden ve dindarlardan soğudum."
Söylenenleri doğru kabul etsek bile tamam o kişiler yapmamaları gereken eyleri yapmışlar. Hatalı davranmışlar. Haydi diyelim çocuk aklıyla o zamanlar camiden soğudun. Peki büyüyüp aklın başına gelince niye hala oraya takılıyorsun? Seni camiden kovan hacının camide ne kadar hakkı varsa senin de o kadar hakkın var.
Yukarıdaki doktor örneğinde olduğu gibi bir imamla problem yaşadıysan camiye küsmek yerine başka bir imamda okuyabilirdin. Falan dindar(!) kişinin yaptıklarına bakıp o kişiden soğumak yerine dinden soğuyacağına dinini güzel yaşayan kişilere bakabilirdin. Veya sen daha dindar olup örnek bir şahsiyet olabilirdin.
Bu tür mazeretler ileri sürenler kendince haklı olabilirler fakat bu durum Ahirette de geçerli bir mazeret olur mu bilmem.
Ayrıca şeytan faktörü ve şeytanın vesvese vermesi faktörlerini de göz ardı etmemek gerekir.
Ali USLU- TAVŞANLI

MANŞET!

RÖPORTAJ

 https://youtu.be/Wo_cX-JKGWU?si=O2IpQY7RbOpsRdhV