"Telafisi daha zor olan dargınlık
mıdır yoksa kırgınlık mı?" diye düşündüm. Kendimce bulduğum cevaba göre "Bu
durum kırgınlığın boyutuna göre değişir." oldu.
Bu soruyu sormama sebep olan şey,
internette izlediğim bir programda huzur evlerindeki yaşlılarla yapılan
röportajlar oldu.
Bir çoğunun ortak görüşü huzur
evi şartlarının fiziksel olarak çok iyi oluşu fakat bunu yetmediği. Çoluk
çocuklarını özledikleri yönünde.
Bir çoğunda gözlemlediğim durum
ise büyük kırgınlıkları var çocuklarına karşı. Çocukları küçükken onlara
yaptıklarını anlatıyorlar. Sonra gözleri doluyor...
Kimisi "evlat
yetişterememişiz" diyerek suçu kendisine alır gibi yaparken bile
çocuklarına olan kırgınlığını ifade ediyor.
Tabii herkes olaya kendi
penceresinden bakıyordur. Karşı tarafı dinlesek ne gibi şeyler anlatacaklar o
da ayrı konu.
Benim aklıma ise şunlar geldi.
Anne-babalar, bir gün
yaşlanacaklarını düşünerek yaşamalı, çoluk-çocuklarına karşı onları incitecek
şeylerden uzak durmalıdırlar. Onların yanında sevgi ve saygılarını
yitirmemelidirler. "Ben atayım benim dediğim olur" düşünceleri varsa
bu düşüncelerini henüz yaşlanmadan gözden geçirmelidirler.
Çocuklar ise bir gün
kendilerinin de yaşlanıp bakıma muhtaç hale gelebileceklerini unutmamalı, anne-babalarının da insan olduğunu onların da hata yapabileceklerini
düşünmeli, olumsuz bir iki cümle ve davranışa takılmamalıdırlar. Her şeyden
önce Anne babaya, yaşlılıklarında hizmet etmenin, onların sıkıntılarına
katlanmanın dünya ve ahirette büyük mükafatları olduğunu unutmamalıdırlar.
Bir de "ben bakacağım ama eşimden dolayı bakamıyorum" deniliyorsa; kendi evine getirmeden onların yanında onlara yardımcı olmaya çalışılabilir veya iyi niyetli olduktan sonra başka çareler düşünülebilir.
Ankara’da bürokrat olup ta sırf yaşlı anne-babasına bakmak için erken emekli olup anne-babasına hizmet edenler biliyor ve duyuyorum. (Sadece Ankara'da bürokrat olanlardan değil, başka şehirlerden de normal memur veya iş yeri sahibi olan kimseler de var) "Niçin anne-babasını yanına getirmemiş" diyebilirsiniz
Ya yaşlılar gelmek istemiyor. (Doğdukları yerden ayrılmak istemiyorlardır) veya bürokratın eşi eve gelmelerini istemiyordur. Adam zorlasa kendi aile huzuru bozulacak. Zaten “gönülsüz aş ya karın ağrıtır ya baş" misali zorla bakım olmayacak, olsa da yaşlılar huzursuz olacaklardır.
Bu tür olaylarda hem dinlediklerim hem de gözlemlerim şudur:
Anne-babalarına yaşlandıklarında yardım için işini terkedenlere Allah Teala daha fazlasını bir şekilde ikram ediyor ve bundan sonraki hayatları hem maddi hem manevi yönden daha kaliteli oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder