ŞİKAYETLER...

 ŞİKAYETLER...

Bir dostumla sohbet ediyorduk, çevresindeki çoğu kişinin halinden şikayette bulunduğundan bahsetti. Hatta bunların içerisinde, bir çok kişinin özendiği mevkilerdeki kişilerin de olduğunu söyledi. Biraz düşününce çevremdeki kişilerden bazılarının da böyle olduğunu fark ettim.
Bu durumun sebepleri üzerinde biraz kafa yordum. Gerçekten durumu zor olan kişiler vardı ve bunların sızlanmalarının bir mantığı vardı. Fakat bazılarının sızlanma sebepleri çok sıradan şeylerdi.
Bu ikinci grup için tesbitim şu oldu:
Bu kişiler dünya hayatının Cennet gibi olmasını istiyorlar. Problemlerin, sıkıntıların olmadığı her şeyin istedikleri gibi olduğu bir hayat istiyorlar. Böyle olmayınca da mutsuz oluyorlar sıkıntıya düşüyorlar.
Bilmemiz gereken, bu dünyanın imtihan yeri olduğu, esas mükafat yerinin bu dünyadaki yaptıklarımıza, gerektiğinde gösterdiğimiz sabırlarımıza göre ahirette olduğudur. Bir örnekle açıklamaya çalışayım:
Bazen çok zor şartlarda yaptığımız şeyler olur. Fakat sonunda kavuşacağımız mükafatı düşündüğümüzde hem sabrımız artar, hem şikayetimiz azalır. Hatta o zor duruma gösterdiğimiz sabırdan mutluluk bile duyarız. Mesela, uzun ve sıcak yaz günlerinde hele bir de arazide çalışıyorsak tuttuğumuz Ramazan orucu böyledir. Halbuki aynı şartlarda oruç tutmayan bir kişiyi aç susuz bırakıp çalışmaya mecbur edilse kişinin açlık ve susuzluğa tahammülü azalacağı gibi aynı zamanda psikolojik olarak da yıpranır.
Şimdi gelelim sızlanma meselesine... Kişi bu dünyadaki katlanmak zorunda olduğu şeyleri bir imtihan olarak görse ve bunun neticesinin ahirette olacağını bilse hem sızlanması azalır veya yok olur hem de sabrı artar. Aksi takdirde onun hayal ettiği hayatına engel gördüğü her şey onu rahatsız edecektir.
Ali USLU- 22/08/2025- TAVŞANLI

ŞÜKÜR TERAPİSİ

 ŞÜKÜR TERAPİ / ŞÜKRÜN FAYDALARI 

Gönülden şükredebilmek insanı çok rahatlatan huzur veren bir eylemdir. 

Öyle inanıyorum ki, yapılan bu tür şükürler bir mümin için çok etkili bir psiko-terapi metodudur.

Ayrıca verilen nimetleri hatırlayıp anarak/sayarak şükretmek nimetlerin farkına varmamızı sağlar, ki bu da bir terapidir.

Gönülden yapılan hamd ve şükür aynı zamanda rahmetin tecellisine sebeptir. Bir yere rahmetin inmesi ise orada bulunanlar için zaten mânevi bir terapidir.

Şükretmek, nimetlerin artmasına veya devamlılığına sebeptir. “Şükrederseniz artırırım” (İbrahim/ 7)

Şükür, Rabbimizin bize tavsiyesidir. Dolayısıyla yaptığımız her şükür bir ibadettir. İbadetler ise bizi Allah Teâlâ'ya yaklaştırır. "Artık, Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği şeylerden yiyin. Eğer yalnız O'na kulluk ediyorsanız, Allah'ın nimetine şükredin." (Nahl / 114)

Şükür, azaptan kurtulmaya vesiledir. "Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin..." (Nisa/ 147)

Her şükür bir hasene (iyilik) olduğundan sevaplarımızın artmasına ,günahların azalmasına sebeptir. Kur’an-ı Kerim’de “Şüphesiz ki hasenat (yapılan iyilikler) seyyiatı (kötülükleri) giderir” buyurulur. (Hud/ 114)

Şükür, Rabbimizin razı olduğu bir davranıştır. "...Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur..." (Zümer / 7) Rabbimizin razı olduğu davranışları çoğaltırsak O'nun razı olduğu kullardan oluruz.

Şükrün ahiretteki mükafatı çok büyük olmakla birlikte, dünyada mutlu ve huzurlu olmak için de bol bol şükretmeli, hatta şükredebilme nimeti için de, ayrıca şükretmeliyiz.

Peygamber Efendimiz mealen şöyle dua edermiş:

“Allah’ım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzel ibadet edebilme konusunda bana yardım et.”

Bizler de hem bu duaya âmin diyelim hem de bu şekilde duâya devam edelim inşâallah.

Ali USLU

AT ÜSTÜNDE KUDUZ DALAR MI?

AT ÜSTÜNDE KUDUZ DALAR MI? (CEZAEVİNDE BİR HACI AMCANIN ANLATTIKLARI)
91-93 yılları arası haftada bir gün Tavşanlı cezaevindeki mahkumlara din dersi vermeye gidiyordum.
Bir öğretmen arkadaşım cezaevine köylüsü bir hacı amcanın girdiğini, kendisinin iyi bir insan olduğunu söyleyip selam gönderdi.
Derse gittiğim gün hacı amcaya arkadaşın selamını söyledim tanıştık ve biraz muhabbet ettik.
Hacı amca muhtemelen orada bulunmasının sebebini izah etmek durumunda kaldı ki cezaevine giriş sebebini kısaca özetleyiverdi. Anlattıkları dikkatimi çekmiş ki hala unutmamışım.
Kendisi Avrupa'dan emekli olmuş. Güngörmüş bir kişi olduğu her halinden belliydi. Yavaş yavaş konuşuyordu.
"At üstünde kuduz dalar mı?" diye başladı söze.
Bu söz bizim oralarda hiç alakası olmadığı halde belanın gelip kendisini bulmasını ifade eder.
Kızımızı köyden bir delikanlıyla evlendirmiştik. Bir zaman sonra başka bir şehre taşındılar. birkaç yıl geçince damadın yanlış işlere ( kanunsuz ve ahlaksız işler) aracılık yaptığını öğrendik.
Kızımıza bir leke gelmemesi için evimize getirdik.
Dedik ki "sen köyde kal, biz senin ve evinin tüm ihtiyaçlarını/ masraflarını karşılayalım."
Kabul etmedi, kızımızı o şehre götürmek istedi biz de göndermedik. Aramızda bir husumet oluştu.
Bir gün kahvehaneye gidiyordum. O da oralardaymış. Ceketini çıkarıp üzerime doğru gelmeye başladı.
Oğlum ben 65 yaşındayım O, 25 yaşında bana bir yumruk çıkartsa yuvarlanır giderim.
Kendi kendime dedim ki "bu pisliği ben temizleyeyim. Nasıl olsa ben yaşımı aldım. Ben temizlemezsem benim oğlanların başını belaya sokar. Çıkardım tabancamı ve daha bana yaklaşamadan indirdim..."
Sonra uzunca bir süre sustu.
Bu olayı dersine girdiğim lise son sınıfların çoğunda bir hayat dersi olarak anlatmışımdır.
Bu olayı anlattıktan sonra şunu söylerdim: "Evladım gücünüze, kasınıza, yaşınıza güvenerek kimseye haksızlık yapmayın.
Bu devirde kimse kimseden korkmaz, herkes kendisinden (özgürlüğünün elden gitmesinden veya âhiret ile ilgili çekincelerinden) ve çoluğundan çocuğundan (onların sıkıntı çekmesinden) korkar.
Fakat canına tak edip kendisinden (özgürlüğünden) vazgeçtiği an 65 yaşındaki cılız bir adam 25 yaşındaki güçlü bir delikanlıyı döver.
Rabbimiz bizleri iyilerle karşılaştırsın. Şerlerden ve şerlilerden uzak eylesin.
06.08.2025 Ali USLU

GAZZE SEBEBİYLE...

 Gazze, Dünya insanlarını ikiyi böldü; vicdanının sesine kulak verenler ve vicdansızlar.

Gazze, vicdanı ölmemiş kişilerin vicdanlarını harekete geçirdi. (Bunların içerisinde az da olsa siyonist olmayan yahudiler de vardı.)
Gazze, Dünya'daki tüm insanlara "insan hakları" adı altında öğretilen bilgilerin kocaman birer yalan olduğunu, "insan hakları" kavramının sadece belli insanları kapsadığını öğretti.
Gazze sebebiyle tüm insanlar Birleşmiş Milletler Teşkilatının işlevlerini (işlevsizliğini) iyice öğrenmiş oldular.
Gazze sebebiyle (tüm baskılara rağmen) kuruluşundan bu yana i*rail ilk kez bu kadar büyük çapta tepki aldı.
Gazze sebebiyle insanlar, nüfus üstünlüğünden ziyade teknolojik üstünlüğün önemini bir kez daha kavradılar.
Gazze sebebiyle, özellikle ülkemiz insanları düşmanın insaf ve merhametinin olmadığını, tarih sahnesinde var olmak için savunma sanayimizin güçlü olmasının ne kadar önemli olduğunu iyice anladılar.
Gazze sebebiyle müslüman halklar acizliklerini iliklerine kadar hissettiler.
Gazze sebebiyle dünya insanları siyonistlerin ne kadar yalancı ve ne kadar iğrenç olduklarını, ( savunmasız insanların üzerine bomba yağdırdıklarını, hastane bombaladıklarını, yiyecek ve ilaç girişlerine engel olduklarını, çok az giren gıda yardımına gelen insanları katlettiklerini) aynel yakin öğrendiler.
Tarih de şahittir ki, hiçbir zulüm ebediyyen devam etmez. Zulümler zalimlerin sonunu yaklaştırır.
Şu ayete iman ediyoruz:
“ …Zulmedenler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını yakında bileceklerdir." (Şu'ara suresi 227. ayet)

İYİ- KÖTÜ

-Hocam, bazıları için iyi olan şeyler bazıları için kötü olabilir demiştiniz. Bir şeyin bizim için iyi veya kötü olduğunu nasıl anlayabiliriz?

-Değerli kardeşim öncelikle bu sözün muhatabı müminlerdir.

Yaptığımız veya sahip olduğumuz şeyler bizi Allah'a yaklaştırıyorsa bizim için iyi, Allah'tan uzaklaştırıyorsa bizim için kötüdür.

Mesela: Zenginlik bazılarını Allah'a yaklaştırırken bazılarını uzaklaştırır.

Makam mevki, kariyer gibi şeyler de öyledir.

 


BU AYETİN MUHATABI HERKES DEĞİLDİR.

   Nur suresi 31. Ayet "Mü'min kadınlara söyle..." biçiminde başlar ve mü'mine kadınlara yapması gereken bazı davranışlar ve örtmeleri gereken yerler hatırlatılır.

Bu cuma hutbesinin bir bölümünde de bu ayet- kerime okunarak ayete göre yapılması gerekenler hatırlatıldı.
Sosyal medyada gördüğüm kadarıyla bazıları bundan çok alınmışlar.
Yok efendim diyanet kadınlara karışamazmış.
Diyanet'in kadınlara karıştığı falan yok.
Ayeti kerime'yi hatırlatıyor o kadar... isteyen uyar isteyen uymaz.
Hem ayet-i kerime " mü'min kadınlara söyle..." diye başlıyor. Yani muhataplar mü'mine kadınlar. Bu ayet herkese hitap etmiyor ki...
Bazılarının alınmasına hiç gerek yok.
04.08.2025 Ali USLU

SEVGİ Mİ NEFRET Mİ DAHA FAZLA MOTİVE EDER

 (İNSANLAR ARASI İLİŞKİLERDE) KİŞİYİ SEVGİ Mİ DAHA ÇOK MOTİVE EDER YOKSA NEFRET Mİ?

Birkaç yıl önce, iki tanıdığım arasında bir sebeple husumet oluşmuştu. Bir tanesi barışmak istiyor öbürü sulha yanaşmadığı gibi git gide adamın damarına basacak şeyler de yapıyordu. Dolayısiyle aralarındaki husumet de giderek büyüyordu.
Sulha yanaşmayan tanıdığımla buluştum. Biraz muhabbetten sonra Ona dedim ki:
“İnsanı sevgi mi daha çok motive eder nefret mi?” O düşünürken şu soruyu sordum: “Bir kişi çok sevdiği bir arkadaşı için ne gibi fedakarlıklarda bulunabilir?” Yine devam ettim… “Zamanının bir kısmını ona ayırabilir. Servetinin bir kısmını onun için harcayabilir. Ailesini biraz ihmal ederek arkadaşıyla ilgilenebilir değil mi?
Peki, çok nefret ettiği bir kişi için nelerden vaz geçebilir?
Bir örnekle anlatayım:
Asabi mizaç bir kişi, aralarında husumet bulunan bir kişiden öyle nefret ediyor ki her gördüğünde ve düşündüğünde öfkeleniyor ve onu öldürmeye karar veriyor. Bu durumu arkadaşına açıyor.
Arkadaşı vaz geçirmeye çalışıyor ve aralarında şöyle bir konuşma geçiyor.
-ak arkadaşım iyi düşün. Bu sebeple 20- 30 sene yatarsın, hayatının en güzel yıllarını hapiste geçirirsin.
-yatayım …
-İşin mahvolur, iflas edersin.
-Mahvolsun. Umurumda bile değil…
-Ailen perişan olur,
-olsun…
-Ahirette Cehenneme gidersin.
-Gideyim, yeter ki o şahıstan intikamımı alayım.
Görüldüğü gibi kişi nefret ettiği bir kişi için yıllarını, işini, ailesini, özgürlüğünü hatta ahiretini bile feda edebiliyor.” Biraz da farklı şeyler söyledim, nasihat ettim.
Biraz düşündü. Fakat yumuşadığı tavırlarından belli oluyordu. Bu konuyu biraz düşünmek için müsaade istedi.
Birkaç gün sonra aradı. ”Sulh olalım” dedi. Bir araya getirerek meseleyi tatlıya bağladık elhamdülillah.
Kur'an'ı Kerim'de de "Sulh (daima/daha) hayırlıdır" (Nisa :128) buyurulur.
Ali USLU - TAVŞANLI

HANGİ İŞİ YAPAYIM

 -Hocam,  hangi işi yapmamı önerirsiniz. 

-Değerli kardeşim, imkanlarına, yeteneklerine ve isteklerine göre, sana uygun olan bir işi seç.  

Bu konuda dikkat etmen gereken tek şey; yapacağın şeyler yaratılış amacına aykırı olmasın.

GERÇEK KARAKTERİN ORTAYA ÇIKMASI

 Su ve sabun, kişinin yüzünün gerçek görüntüsünü nasıl ortaya çıkarıyorsa,

Menfaatler de kişinin gerçek karakterini ortaya çıkarır.

KEFİL OLMAK

-Hocam, benim dürüstlüğüm konusunda kefil olabilir misiniz?

-Olamam kardeşim.
-Aşk olsun hocam. Bu zamana kadar hangi yanlışımı gördünüz?
-Hayır görmedim. Fakat acele etme.
Senin dürüstlüğün konusunda, şimdiye kadar yanlışını görmediğim konusunda senin için şahitlik yapabilirim. Fakat kefillik bundan sonraki zamanla/davranışlarınla ilgilidir. Gerçi insanın geçmişi gelecekle ilgili önemli bir belgedir. Fakat işin içinde şeytan faktörü var, nefis faktörü var, başka faktörler de var. Bu sebeple hiç kimse için gelecekte de şöyle olur diye yüzde yüz garanti veremeyiz. Sadece tahminlerimizi söyleriz.
Şöyle bir örnek verirsem mesele daha iyi anlaşılır; Elli yaşlarında, yirmibeş yıldır kamyon kullanan tanıdığın iyi bir şoför var. Sen bu kişinin iyi bir şoför olduğuna, kurallara uygun olarak araba kullandığına, şimdiye kadar kaza yapmadığına şahitlik edebilirsin. fakat bundan sonra kaza yapmayacağına garanti veremezsin yani bu konuda kefil olamazsın.
-Anladım hocam teşekkür ederim.
08/07/2025 Ali USLU

TAKDİR ETMEK GELİŞTİRİR /ÇOĞALTIR

   Geçtiğimiz yıllarda Avrupa'da yemek yarışmalarının birisinde birinci gelen bir Türk hanımla  yapılan röportajı okumuştum da çok ilgimi çekmişti.

İlgimi çeken şey bayanın birinci gelmesinden daha ziyade yaşadığı tecrübe idi ki, özet olarak şöyle diyordu:

Ben zengin bir ailenin kızıyım. Evimizde aşçımız, hizmetçilerimiz olduğundan biz yemek pişirmek için mutfağa girmezdik. Bu sebeple hiç yemek yapmadan büyüdüm. Evlendiğimde eşim Avrupa'da görevli olduğu için oraya yerleştik. Yemeklerimizi ya dışarıda yiyorduk ya da eve getirtiyorduk.

Bir gün eşim dedi ki:

Ülkemizin yemeklerini özledim. Bir çorba yapar mısın?

İnternete (veya kitaplara) bakarak çorba yaptım fakat çorba çamur gibi oldu.

Eşim dedi ki: "İlk kez yapmana rağmen çok güzel olmuş." ve çorbayı iştahla yedi. "sen bu işi gayet iyi yapabilirsin." diye ekledi.

Bu teşvik cümlelerinden cesaret alarak başka zaman yaptığım çorba daha güzel oldu. Eşim yine teşvik edici cümleler söyledi. Derken gayet güzel çorba yapmaya başladım. Sonra başka yemekler yapmaya çalıştım. eşim hep teşvik etti.

Daha sonra bu konudaki yeteneklerimi keşfettim bu işi sevdim ve gerçekten güzel yemekler yapmaya başladım. Yemek yapmak benim hobilerimden birisi oldu. En nihayetinde Avrupa Yemek yarışmasında yemeklerim birinci seçildi.

"Takdir etmek çoğaltır, geliştirir; haksız eleştiriler geriletir, öldürür" cümlesine benzer sözleri duymuşsunuzdur. Bu örnekte takdir ve teşvik etmenin  kişiyi getirdiği noktayı görebiliyoruz. Çevremizi takdir etmede cimri olmayalım. Sevgili Pegamberimiz de buyumuşlar ki

"Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; Müjdeleyin, nefret ettirmeyin"

16/07/2025 Ali USLU - TAVŞANLI.

SOĞUK VE SICAK NİMETLERİ

 Yaz sıcaklarında gölgenin, serinliğin, soğuğun değerini,

kış soğuklarında ise sıcağın önemini daha iyi idrak ediyoruz.

Soğuk - sıcak, ve daha nice ( bildiğimiz bilmediğimiz) Rabbimizin nimetlerine hamd olsun.

TAVSİYELERDEN

 -Hocam bana tavsiyede bulunur musunuz...

-Âhirete inanıyor musunuz kardeşim.

- Tabii ki inanıyorum hocam.

- O halde, (nefsine ağır gelse de veya çok arzulasan bile) ahirette kaybettirecek şeylerden uzak durmaya çalış. Çünkü dünyada en uzun yaşayan insanın hayatı bile ahirete göre sıfır mesabesindedir.

İT-RAİLİN SALDIRILARI ÜMMETİ BİR ARAYA GETİREBİLİR Mİ?

  İtrailin saldırıları Ümmet-i Muhammed'i (sallallahu aleyhi ve sellem) bir araya getirebilir mi acaba?

Müslüman ülkeler ve Müslüman halkların pek çoğu hem kendi ülkelerinde hem diğer ülkelere karşı küçük hesaplar yaparak enerjilerini kendi içlerinde harcadılar. 

Bildiğimiz bir şeydi ama artık iyice gördük ki siyonistler ve emperyalistler gözlerini şiî, sünnî, Fars,Türk, Arap, Kürt ayırmaksızın onların topraklarına ülkelerine dikmiş,  onları haritadan silmek, bu olmazsa hakimiyetleri altına almak için iş birliği yapıyorlar.

Müslümanlar, hem ülkeler hem halklar nezdinde geriye dönük öz eleştiri yapmaz tövbe etmez hatalarında ısrar ederlerse başlarına gelenler ve gelecek olanlar için hiç başka bahane aramasınlar.

Enfâl, 46. Ayet: 

"Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. Ve birbirinizle didişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir." Elmalılı H.Yazır Meali.

Enfâl, 46. Ayet: 

"Allah'a ve Resûl'üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir." (D.İ.Başkanlığı Meali)

Rabbim tüm ümmet-i Muhammed'e (aleyhisselam) firaseler ve basiretler ihsan eylesin 

Ali USLU - 19 Haziran 2025 -TAVŞANLI

AYNI MESLEKTEN OLSALAR DA...

 AYNI MESLEKTEN OLSALAR DA...

Gençler, aynı fakültenin aynı sınıfında, aynı hocalardan ders okusalar bile.

Öğrendikleri bilgiler hemen hemen aynı şeyler olsa da, mezun olup iş hayatına başladıklarındamuhataplarına karşı tavırları hep aynı olmaz.

Kimisi kırıcıdır, kimisi kibar. Kimisi agresif, kimisi hoşgörülü. Kimisi cömer, kimisi cimri vs.

Çünkü, tavırları belirleyen sadece öğrendikleri bilgiler değildir.

Geçmişte yaşadığı ve tedavi edimemiş travmaların onun davranışlarında etkisi vardır.

Ailesinden ve yakın çevresinden -müsbet ve menfi- gördükleri şeylerin çoğu kişinin bilinç altına yerleşmiştir, onlar da davranışlarına yansır. Elbette davranışlara etkisi olan şeyler sadece bunlar değildir, başka başka etkenler de vardır.

Demem o ki, kişileri değerlendirirken sadece mesleklerine, mezun olduğu okullarına/ fakültelerine göre değerlendirirseniz yanılabilir, hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.

,,Koskoca .... olmuş, şu davranışına bak,, diyebilirsiniz.

Çünkü bunlar kişilerin kimliklerinin bir parçasıdır, kişiliklerinin degil.

16.05.2025 - Ali USLU

BURNUNUN DİKİNE GİTMEK...

 İki ay kadar önce haber sitelerine düşen Antalya'daki bir cinayet çok dikkatimi çekmişti. 

Henüz iki aylık evli (ikisi de hemşire, evlenmeden önce özelde çalışıyorlarmış.) Bir sebeple tartışmışlar, erkek, satırla karısını öldürmüş. Allah Teâlâ rahmet eylesin. Ailesine sabırlar versin.

Kızın ayakta durmakta zorlanan, biyolojik ve psikolojik olarak çökmüş olan babası, konuşmasının bir yerinde diyor ki: "Kızım çocuğu tanıştırmaya getirmişti. Çocuğun elleri titriyor gözlerinin altında da morluklar vardı. (Madde kullandığını ima ediyor) Oğlan gittikten sonra kızıma dedim ki: 

"Kızım bu çocuktan sana hayır gelmez gel bu işten vazgeç..." 

Kızım: "Hayır baba çok seviyorum" dedi, engel olamadım...

Bizde "burnunun dikine gitmek" diye bir tabir vardır ya, kızın yaptığı tam da o... Bile bile lades...

Yazık...  hem kendisi mahvoluyor hem de ailesinin perişan olmasına sebep oluyor.

İnsanlar büyüklerinin (özellikle aile büyüklerinin) sözünü biraz ciddiye almalı değil mi?

Büyüklerin tecrübeleri vardır. 

Büyüklerin sezgileri vardır. 

Bir de, yaşca büyük olmanın yanında bilgi, zeka, tecrübe, takva gibi konularda üstün olanları da konusuna göre büyük saymak ve onlara kulak vermek te kişinin faydasınadır.

Ayrıca büyüklerimiz demişler ki istişare eden pişman olmaz.

13/05/2025   -   Ali USLU

CUMA HUTBESİNE GELEN TEPKİLER...

 Bu haftaki Cuma hutbesinde özellikle na-mahrem kişiler arasındaki sınırlar Kur'ana ve sünnete göre anlatıldı.

Fakat tepkiler, belki de cami ile Kur'anla alakası olmayan kişilerden geldi.

Neymiş efendim bu anlatılanlar laikliğe aykırıymış... (bu arada, bazılarının eline fırsat geçse -yakın tarihimizde olduğu gibi- laiklik adına neler yapabileceklerini de öğrenmiş olduk.)

Bu konuşma nerede yapıldı? 

-Camilerde.... 

Kimlere yapıldı?

Camiye gelen mü'minlere...

Eee bunda ne var, camiye gelen müslümanlara iman ettikleri kitaplarının kuralları hatırlatılmış. Bundan daha doğal ne olabilir ki...


O zaman gücünüz yetiyorsa Kur'anı yasaklayacaksınızın beyler... Arkadan dolaşmayın. "Biz Kurana karşıyız deyin" de herkes sizin ne olduğunuzu daha iyi anlasınlar.

Tepkileri okuyunca Yunus suresi 15. ayetin sanki yeni indiği hissine kapıldım. Fark şu ki zamane müşrikleri eski müşrikler kadar dobra değiller.

"Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir! dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım."  (Yûnus Suresi 15. ayet)

Rabbim bizleri Kur'ana ve ahkamına teslim olanlardan eylesin.

Ali USLU-  05.05.2025

MAZERET

 Derviş, arkadaşlarının arasındaki konuşmaları / tartışmaları, bazı şeyleri yapmama/ yapamama konusundaki mazeretlerini v.b sessizce dinledi ve en sonunda dedi ki:

"Arkadaşlar gördüğüm kadarıyla hepimizin mazeretleri var. Fakat bu mazeretlerimizin ne kadarı Allah Teâlâ tarafından mazur görülür işte bu konuda tereddütlüyüm.

Önemli olan bu mazeretlerimizin Allah Teâlâ tarafından da mazur görülmesidir. Yoksa sadece vicdanımızı rahatlatmış ve kendimizi kandırmış oluruz."

RÖPORTAJ

 https://youtu.be/Wo_cX-JKGWU?si=O2IpQY7RbOpsRdhV


ALLAH TEÂLÂ'NIN BİZE NASIL MUAMELE ETMESİNİ İSTERİZ

 ALLAH TEÂLÂ'NIN BİZE NASIL MUAMELE ETMESİNİ İSTERİZ?

Konuyu daha iyi anlayabilmek için önce  aşağıdaki hadis-i şerifleri ve ayet-i kerimeyi okuyalım

      HADİS- ŞERİFLER

"Kim Müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse  Allah Teâlâ da onun ihtiyacını giderir. Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.”(Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58.)

Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

 “... Kim zor ve dar durumda olan birine kolaylık gösterirse Allah’ta ona dünya ve ahirette kolaylık gösterir, bir kimse bir müslümanın ayıbını örterse Allah’ta onun dünya ve ahiretteki ayıplarını örter. Mü’min kul din kardeşinin yardımında olduğu sürece Allah da o kulun yardımındadır....” (Müslim, zikir 38)

 "Yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin." (Tirmizî /Birr 16)

                      AYET-İ KERİME

"İçinizden yardım sever ve zengin olanlar akrabaya, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere artık bir şey vermeyeceğiz diye yemin etmesinler. Bağışlasınlar, hoş görsünler; Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah çok bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir." (Nûr : 22)

BU HADİS-İ ŞERİFLERDEN VE AYETTEN ANLADIKLARIMIZI MADDELER HALİNDE YAZALIM

1- Müslümanların ihtiyacını giderenlerin Allah Teala ihtiyaçlarını giderir.

2- Müslümanların sıkıntılarını giderenlerin Allah Teala hem dünyada hem ahirette sıkıntılarını giderir.

3-Müslümanların ayıp ve kusurlarını örtenlerin Allah Teala hem dünyada hem de Ahirette ayıp ve kusurlarını örter.

4- Zorda ve darda olan Müslümanlara kolaylık gösterenlere, Allah Teâlâ hem dünyada hem Ahirette kolaylık gösterir.

5- Müslümanlar din kardeşlerinin yardımında oldukça Allah Teala onlara (yardımda bulunanlara) yardım eder.

6- Müslümanlar yer yüzündeki canlılara (insan-hayvan- bitki gibi) merhamet gösterdikçe kendisine merhamet olunur.

7- Nur suresi 22. ayetten anladığımıza göre, insanları bağışlayanları  Allah Teâlâ bağışlar.

     Bir de bu durumların tersini düşünelim Müslümanlara işlerinde zorluk çıkaranlar, merhametsiz olanlar, imkanı olduğu halde din kardeşlerine yardım etmeyenler, insanların kusurlarını araştırıp yayanlar v.b... Acaba Allah Teâlâ da onlara, onların yaptıkları gibi davranır mı sizce?

Benim bu hadisi şeriflerden çıkardığım genel sonuç şudur:

Allah Teala (en azından bazı konularda) bizlere, bizim çevremize karşı tutum ve davranışlarımıza göre muamelede bulunuyor.

23.02.2025  -  Ali USLU

BAŞA KAKMAK

 Yaptığınız iyiliği başa kaktığınız oldu mu?

Muhtemelen "hayır, olmadı" diyeceksiniz.

Peki, ya kendi çocuklarınıza ve eşinize yaptığınız iyilikleri başa kaktığınız oldu mu? desem...

Siz o niyette olmasanız bile çocuklarınıza yaptığınız iyilikleri gündeme getirdiğinizde çocuklar tarafından öyle (başa kakmak olarak) algılandığını biliyor musunuz?

Öğretmenlik hayatımda çocuklarla yaptığım özel görüşmelerde bir çok öğrenci bu durumdan şikayetçi idiler.

Diyelim ki çocuk istenilen başarıyı yakalayamadı. Bazı anne- babaların : 

"Sana şu şu imkanları sunduk. Yediğin önünde yemediğin ardında hala niçin başarılı olmuyorsun?"

Veya çocukların yaptığı bazı davranışlar için: "sana şunları şunları yaptık hala niçin şöyle yapıyorsun veya şöyle yapmıyorsun" tarzındaki yaklaşımlar çocukları rahatsız etmekte, bu durum ders başarısına ve o davranışların değişmesine bir faydası olmadığı gibi ayrıca çocuğun anne-babasından (manevi anlamda) uzaklaşmasına sebep olmaktadır.

Yapılacak uyarılar, iyilikler gündeme getirilmeden de yapılabilir.

Aşağıdaki ayeti bir de bu açıdan değerlendirelim:

Diyanet Vakfı Meali: “Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.”  (Müddessir : 6)

15/02/2025 -  Ali USLU - TAVŞANLI

ÖLÜMÜN EŞİTLEYİCİ GÜCÜ

 "Ölüm" konusunu düşündüm...

Hiç kimsenin kaçamayacağı bir olayı...

Herkesi eşit hale getiren bir durumu...

Bundan sonra artık zengin, zengin değil. Fakir de, fakir değildir.

Güçlü, güçlü değil, zayıf da zayıf değildir.

Koruma ordusuyla gezen de, yalnız dolaşan da aynı durumdadırlar.

Bütün makamlar, mevkiler, isimler, sıfatlar gitmiş, ölen herkese "cenaze" denilmiştir.

Bu durum bizim gördüğümüz bir eşitliktir. Manevi alemde ise eşitlik bozulmuş, ruhlar âleminde herkes yaptıklarına, veya yapması gerekirken yapmadıklarına göre yeniden değerlendirilmiştir.

Mahşerden sonraki durumlar ise daha başkadır.

 Dünyada kimsenin önemsemediği bazı kişiler belki de pek çok kişinin gıpta ile baktığı, yerinde olmayı isteyeceği kimse olurken,

Dünyadayken pek çok kişinin özendiği yerinde olmayı istediği bazı kişilerse  en değersizler arasında olacaktır.

Rabbimiz hayatın ve ölümün fitnelerinden muhafaza eylesin.

10/02/2025   Ali USLU - TAVŞANLI

ERGEN PSİKOLOJİSİ

 ERGEN PSİKOLOJİSİ (Çevresinde ergen olanların okumasını tavsiye ederim)

Çevremde genelde sakin bir kişilik olarak bilinirim, ki genelde öyledir. Fakat bu sakin kişiliğin ergenlik dönemleri çok farklıydı.

Hayatımı geriye doğru incelediğimde en tehlikeli /problemli yaş olarak orta okul 2 ve 3. sınıf (13-14) yaşlarımı görürüm.

 Bu dönem:

Öz güvenimin tavan yaptığı, eleştiriye kapalı olduğum bir dönem. 

Her türlü tehlikeye açık, kötü alışkanlıklara meyilli olduğumuz bir dönem. 

 En küçük şeylerde özellikle aile fertlerine karşı agrasif tavırlarımın olduğu dönem.

 Empati yapmaktan yoksun, her şeyi kendime göre algıladığım bir dönem.

Orta okul son sınıfın yaz tatilindeydik. Köyde harman zamanı; ailenin tüm fertlerinin sabahtan akşama kadar çalıştığı bir zaman dilimiydi.

Rahmetli annemin yükü bizden biraz daha fazlaydı. Sabahleyin erkenden kalkıp ineklerin sağım işleri ve sağılan sütlerin pişirilmesi onun için ekstra bir görevdi. O arada ablam da kahvaltıyı hazırlardı.

Kahvaltıdan sonra hep birlikte tarlaya giderdik. Harman zamanı tarlada herkese göre iş var. Akşama kadar çalışıp yorgun argın eve dönerdik. Bu arada ineklerin akşam sağımı ve sütlerinin pişmesi gerekir. (Sıcakta süt hemen bozulur) Evde su olmadığı için kullanım ve içme suyu çeşmelerden gelecek. Köyde henüz elektrikler yok. Lambalara gaz konulacak, lambaların camları silinecek vs. O arada akşam yemeği pişiriliyor.

Tabi tarladan geldikten sonraki bütün işler annem ve ablama ait.

Akşam yemeğine oturduk. Aceleyle yapılan çorba nasıl olursa öyle olmuş. Çorbanın bir şeyleri eksik gibi geldi bana. Birden kükredim: 

"Bu ne biçim çorba yaa"

Çok sakin olarak bildiğim rahmetli babam demek ki o zamana kadar epeyce sabretmiş olmalı ki o da patladı:

"Hırlama len köpekkk"

Ortalık buz kesti. Kaşığı sert bir biçimde siniye bırakıp kalktım. "Bana hakaret edilen evde duramam artık" diye düşündüm. Fakat akşam vakti nereye gideceksin, ne ile gideceksin. Çıktım harman yerine epeyce dolaştım. Dolaşırken de epeyce sigara içtim. Zaman ilerledikçe öfkem yatıştı. Gece 12 civarı eve gelip yattım. Sabahleyin kaldığımız yerden devam.

Demek istiyorum ki o yaşların psikolojisi çok farklı oluyor. Çevresindekilerin biraz anlayış biraz hoş görüsüyle kolaylıkla atlatılabilecek bir dönem. Fakat çevresi anlayışsız olursa çocuk her türlü tehlikeye açık hale gelebilir.

Lise birinci sınıfa yatılı olarak Kütahya'ya İHL. ye başladım. İşte o zaman ailemin kıymetini anladım. Empati yapmaya başladım . Bir anda olmasa da her şey zamanla düzeldi rayına girdi elhamdülillah.

Ergen çocuğu olanlar. Eğer çocuğunuz agresif ise endişelenmeyin bu durum geçicidir. Biraz sabır, biraz anlayış gösterin, sakın zıtlaşıp üzerine gitmeyin. 

08/02/2025 - Ali USLU - TAVŞANLI

BABAN NE İŞ YAPIYOR

İnternette akran zorbalığı ile ilgili bir fimin bir bölümü dikkatimi çekti. Öğretmen sınıfa yeni gelen öğrenciye arkadaşlarının yanında anne ve babasının ne iş yaptıklarını soruyor. Çocuk annesinin yaptığı işi söyleyince sınıftaki diğer çocuklar bu durumu küçümseyerek gülüyorlar ve bu durum o çocuğu çok rahatsız ediyor ...
O sahneyi görünce, zihnim yıllar öncesine gitti. Bir ilköğretim okulunda çalışırken 6. sınıfa yeni başlamış bir öğrencimizin annesi öğretmenler odasına gelerek kendisini tanıttı. Ve dedi ki: "Benim eşim vefat etti. Fakat oğlum babasının vefat ettiğini arkadaşları tarafından bilinmesini istemiyor. Bu sebeple sorduklarında "babam GLİ de çalışıyor diyormuş." Oğlumun bu durumunu bilin diye sizi bilgilendirmeye geldim"
Bu olay beni çok etkiledi. Sonraki zamanlarda sınıfa yeni gelen çocuk olursa veya sene başlarında tanışırken "Annen ne iş yapar? Baban ne iş yapar? gibi sorular sormamaya gayret ettim.
Genelde şöyle söylerdim: "Bize kendinizi istediğiniz şekilde istediğiniz kadarıyla tanıtınız." Çocukla ilgili öğrenmem gereken şeyler varsa özel görüşme yapıyordum.
Yine aynı okulda, başka bir öğrenci velisi çocuğunun dersine giren öğretmenlerle tek tek görüşerek "Çocuğunun bir gözünün protez olduğunu bu durumdan bahsedilmesinin onu çok rahatsız ettiğini, mümkünse çocuğuna bu konuda bir şey sorulmamasını" rica etmişti.
O yaşlarda çocukların bazıları çok fazla duygusal olabiliyorlar. Bize düşen de onların hassasiyetlerine saygı göstermek olmalıdır.
Bize göre çok basit olan bir durum çocuğu okuldan soğutabilir. Bazı şeyleri öğrenmek biraz zaman alıyor. İstedim ki genç öğretmenlerimiz bu tecrübelerden istifa etsinler.
Sadece öğretmenler değil, çocuklarla tanışmak isteyen herkes bu hassasiyete dikkat edebilir. Bir çocukla tanışırken çok özel sorular sormadan "sizi tanıyalım delikanlı" gibi bir soru sorulup detaylara girilmeden çocuğun anlattıklarıyla yetinilmelidir.
27/01/2025 Ali USLU - TAVŞANLI.

NEZAKET HEM GÜZELDİR HEM GÜZELLEŞTİRİR

 Nezaket hem güzeldir hem de güzelleştirir.

Hafta içerisinde tahlil için hastaneye kan vermeye gitmiştim. Kan alan hemşire görevde bir kaç yıllık olduğunu tahmin ettiğim genç bir kızımızdı.

Sabah sabah uykusunu mu tam alamadı, yoksa başka bir sebepten midir yüzü asık morali bozuk bir duruşu vardı. Beni asıl rahatsız eden ise genç kardeşimizin hitap şekliydi. "Sol kolunu aç.... elini yumruk yap..." gibi emir sigasıyla hitap ediyordu. Bizim kültürümüzde kişiler kendinden yaşça büyüklere emir sigasıla hitap etmezler bu bir nezaket kuralıdır. Nezaketin ise hem kendisi güzeldir hem de yapılan işi / ortamı güzelleştirir. Yaptığınız işi en iyi şekilde yapsanız bile nezaket yoksa muhatabı memnun edemezsiniz.

 Kendi kendime düşündüm. Bu kardeşimiz özel hastanede çalışsa bu şekilde davranabilir miydi?

Kırmadan uyarmaya çalıştım. Dedim ki: "Evladım ben emekli öğretmenim. Yaşça büyüklere sol kolunu aç diye hitap etmek yerine "sol kolunuzu açar mısınız" demek hanım kızlara daha çok yakışır." Yüz ifadesinden ikazımızdan pek memnun olmadığını tahmin ettim. Fakat cevap da vermedi.

Bu tür kişiler çok şükür ki azınlıktalar. Ben şimdiye kadar hastane personelinden ve doktorlarımızdan güzel muamele gördüm. Onlara teşekkür ederim. Her ne kadar istisnalar kaideyi bozmasa da gönül bu tür istisnaların da düzeltilmesini arzu ediyor. 

Maksadımız ufak tefek de olsa hataların düzeltilmesidir. 

25/01/2025   Ali USLU - TAVŞANLI

HİÇBİR ŞEYİ KÜÇÜK GÖRME

Değerli kardeşim!
Küçük-büyük hiç bir iyiliği küçük görmeyesin.
Tek tek toprağa düşen yağmur taneleri süzülüp bir araya geldiklerinde yeraltı sularını oluştururlar. Bu suların bazıları çeşme olarak, bazıları da nehir olarak ortaya çıkarlar ve (insan, hayvan, bitki gibi) pek çok canlı bu sulardan istifade ederler. Yine aynı yağmur taneleri göletleri, hatta gölleri oluştururlar.
Ayrıca, Allah Teâlâ iyiliği bereketlendirir. Bu durum ,o gölün suyunu çoğaltan içerisindeki kaynak sularına benzer.

Hiçbir kötülüğü de küçümseme. Televizyonlarda izlediğimiz, arabaları sürükleyen, evleri yıkan, insanları kapıp götüren seller de birer damla yağmur tanelerinin birleşmesinden oluşmuştur.
Yağmur sele dönüştüğünde içerisine birçok farklı cismi (taş, odun, çamur gibi) de alarak olumsuzluğunu artırır. Sel bitse bile çamurunu ve molozunu temizlemek, tahribatı onarmak uzun zaman alır. Günahların tahribatları da böyledir. Tövbe etsek bile yol açtığı zararların telafisi zaman alabilir.
Ali USLU
Beğen
Yorum Yap
Gönder
Paylaş

EZANA HÜRMET EDİYORLARDI FAKAT...

 Öğretmenlikteki ilk tayinim Tarsus EML. idi. İlk yıl  Din Kültürü branşında tek öğretmendim.  Liselerde dersimiz haftada bir saat olduğundan bütün sınıflara (29 sınıf) ben giriyordum. 

Tarsus'a gittiğimde iki şey çok dikkatimi çekti

Birincisi sokaklarda  birbirleriyle tartışan veya kavga edenlerin bazıları haşa  dinimizin en mukaddes değerlerine küfrediyorlardı. Bunları duyduğumda çok rahatsız oluyordum. Bu türden küfürlü konuşmalara  teneffüslerde ve okul çıkışlarında öğrenciler arasında da şahit oluyordum.

İkinci dikkatimi çeken şey beni çok sevindiren bir durumdu. Ders esnasında ezan okunmaya başlayınca erkek-kız  neredeyse sınıftaki tüm öğrenciler yerlerinden 10-20 cm kadar kalkıp toparlanarak düzgün bir oturuş moduna geçiyorlardı. Bunu ezana hürmet olarak yaptıkları belliydi.

 (O zamanki EML de elektronik, kimya, elektrik bölümlerinde epeyce kız öğrenci vardı. Sınav sonuçlarına göre bölümlere yerleşilen okulun yukarıda saydığım bölümleri ilçenin zeki öğrencilerinin tercih ettikleri bölümlerdi. 1986 yılında kimya bölümünden dokuz öğrenci tıp fakültesini kazanmıştı.)

Şöyle düşündüm: Ezana bu kadar saygısı olan kişiler dinimizin en kutsalına sövebiliyorsa burada çok büyük bir cehalet vardır. Bunun ne kadar çirkin bir davranış olduğunun farkına varırlarsa bu davranışı bırakırlar.

Sonraki derslerde dersin bir bölümünü bu mevzuya ayırdım. Onların ezana hürmetlerinin ne kadar önemli olduğunu anlattıktan sonra gerek sokaklarda gerekse okuldaki bu tür sövmelerin bir müslümana asla yakışmayacağını, bir müslümanın kendi ilahına sövecek kadar cehaletinin hiç bir mazeretinin olamayacağını böyle yapanların müslüman kalamayacağını çeşitli misallerle anlattım. Her sınıfta çocukların çok etkilendikleri ve yaptıklarından dolayı pişman oldukları belliydi. Dedim ki: 

"Eğer şimdiye kadar böyle yapanlar olduysa samimi bir kalple Allah'ımıza yalvarıp diyeceksiniz ki: Allah'ım çevremden öğrendiğim için ağız alışkanlığı ile söylediğim  bu sözün bu kadar çirkin ve günah olduğunu bilmiyordum. Çok büyük günah işlemişim. Çok büyük yanlışlar yapmışım. Şimdi yanlışlarımı anladım. Çok pişman oldum. Bir daha bu tür sözler söylemeyeceğime söz veriyorum beni affeyle."

 Siz bu şekilde gerçekten pişman olur bir daha yapmamaya söz verirseniz ve sözünüzde durursanız Allah'ımız bu davranışınızdan memnun olur ve inşaallah sizi bağışlar..."

Gerçekten o haftadan sonra öğrenciler arasında bu tür cümlelerin çok azaldığını gözlemledim.

Daha sonraki derslerde de zaman zaman bu mevzuya değinerek " bu tür iğrenç cümleleri söylemenin ne kadar kötü olduğunu mahallenizdeki arkadaşlarınızla, ve akrabalarınızla konuşun. Onların bırakmalarına vesile olursanız çok büyük sevap kazanmış olursunuz" diye hem hatırlatmada bulundum hem de teşvik ettim. 

Sene sonunda öğrencilere kağıt dağıtarak isim yazmadan bu tür sövme konusundaki durumlarını öğrenmek istedim. Gelen kağıtlardan bu tür iğrenç küfürlerin çok büyük oranda bırakıldığını tesbit ettim elhamdülillah.

Buradan şunu söylemek istiyorum. Yanlışlar varsa bu yanlışların yanlış olduğunu kırmadan dökmeden fark ettirebilirsek Allah Tealanın lutfuyla netice alabiliyoruz.

Kendi hayatımdan biliyorum. Gençliğimdeki yanlışlarımı, ancak fark ettiğimde bırakabildim. Bunları fark etmem ya çevremdeki kişiler vasıtasıyla oldu, ya da kendi kendime tefekkür ederken  fark ettim. Neticede ikisi de Rabbimizin bir lutfuydu.

İyi niyet ve gayret birleşince Rabbimizin lutfunu müşahede ediyoruz.

SABRIN ÇEŞİTLERİ

ALLAH İÇİN SABIR
İnsanoğlu zaman zaman istemediği durumlarla karşılaşır. Bu durumlarda ya tepki verir, ya sabreder veya sabretmek zorunda kalır. 
Sabrın çeşitli sebepleri vardır. Mesela sabır; Korkudan olabilir, sevgiden olabilir, kaygıdan olabilir, bir beklentiden olabilir, çaresizlikten olabilir.
Bunların dışında bir de Allah Tealanın rızası için olan sabır vardır.
Eğer sabrımız Allah için olursa bu davranışımızın ahirette elbette bir karşılığı olacaktır. Fakat dünyada da faydası vardır. Bu tür sabır, sıkıntıyla birlikte mutluluk ta verebilir. 
Şöyle ki, yaz aylarının sıcak ve uzun günlerinde tuttuğumuz oruçlarda ne kadar acıksak ve susasak ta bu sıkıntıya sabrederken manevi bir lezzet te alırız çünkü bu sıkıntıya katlanmamız (sabrımız) Allah içindir.
Diğer sıkıntılarımızı da buna kıyas edebiliriz.
06/01/2025 Ali USLU

MANŞET!

ŞİKAYETLER...

  ŞİKAYETLER... Bir dostumla sohbet ediyorduk, çevresindeki çoğu kişinin halinden şikayette bulunduğundan bahsetti. Hatta bunların içerisind...