
Aslında Uzakdoğu bilge insanların da
yetiştiği önemli merkezlerden biridir. Oradaki üstatların öğrenci
yetiştirmeleri benim çok hoşuma gider. Birçok bilgiyi bizzat yaşatarak tecrübe
ile öğretirler.
Yıllar önce izlediğim bir filmdeki
öğrenci –talebe ilişkisini hatırlıyorum. Hocanın çekirge isminde bir öğrencisi
vardı ve bu hoca öğrencisine hem spor öğretiyor,(kung fu gibi bir spor) hem
ruh disiplinini ve mutlu olma yollarını öğretiyor hem de tecrübelerini
aktarıyordu.
Yine bir seferinde hocası, çekirge ile
giderken yere gömülmüş ağzı dar bir küp görürler.(Küp hoca tarafından daha önce
oraya yerleştirilmiş)İçerisinde kıymetli şeyler vardır. Hocası talebeye elini
küpe sokup o kıymetli şeylerden almasını söyler. Çekirge elini zor-zahmet sokar
fakat eline bir şeyler alınca elini çıkaramaz. Yapması gereken tek şey vardır
elini çıkarabilmek için. Hocası elindekileri bırak ve kolunu kurtar der. Elindekileri
bırakan çocuk elini küpten çıkarabilir. Hocası bu sırada dersini verir.

Öğrenci bu nasihati hayatı boyunca
unutmamıştır herhalde. Benim bile unutmadığıma göre…
Bu Uzakdoğu bilgelerinden biri
öğrencilerini beş gruba ayırır ve oldukça yüksek bir dağa gözlem yapmak üzere
gönderir. Öğrenciler bulundukları yerlerden aşağıdaki manzarayı gözlemleyip,
gelince hocalarına anlatacaklar.
Birinci grup
dağın eteklerini dolaşacak, ikinci grup biraz daha yukarısını, üçüncü grup
ortasını, dördüncü ortasıyla zirvesi arasını, beşinci grup ise zirvesinden
gördüklerini not edecekler.
Öğrenciler, görevlerini yerine getirip
dönerler. Hepsi döndüklerinde, hoca, talebelerinin tümünü bir araya getirir ve
birinci gruba gördüklerinin neler olduğunu sorar. Onlar dağ eteklerinde
dolaşırken gördüklerini aktarırlar.
İkinci grup: “Hocam biz arkadaşlarımızın
söylediklerini gördük. Fakat o tepenin arkasında bir yol ve yolun ilerisinde
bir kasaba gördük kasabanın arkasında ova oradan sonra da küçük bir dağ
görünüyordu. Küçük bir dağ vardı.
Hoca üçüncü
gruba sordu:
-Siz neler
gördünüz?
Dediler ki: "Biz birinci ve ikinci
gruptaki arkadaşlarımızın söylediklerinin hepsini gördük fakat ikincilerin
anlattığı dağdan sonra birkaç küçük tepe ve arkasında ova, ovanın ortasında
nehir gördük. Ovadan sora tepeler vardı tepelerin arkasını göremedik.
Dördüncü gruba sıra geldi onlar da ilk üç
grubun gördüklerini aktardılar ve küçük tepelerin arkasında gördükleri birkaç
tane kısa mesafelerle ulaşılabilen köylerden bahsettiler köylerin arkasındaki
ovalardan ve ırmaklardan bahsettiler. En son
sıra sıra dizilmiş dağlardan bahsettiler.
Hocam
dediler. Biz arkadaşlarımızın tümünün söylediklerini gördük. Fakat daha başka
şeyler de gördük arkadaşlarımızın gördükleri sıra dağların arkasında uçsuz
bucaksız deniz gördük. Ayrıca dağın öbür tarafında da arkadaşlarımızın hiç
görmedikleri yerler gördük dağlar, ovalar, köyler, yaylalar . Arkadaşlarımız
dağın öbür tarafına geçmedikleri için
bunları göremediler.
Hoca bu sefer gruplara ne kadar zamanda dağa
çıktıklarını sordu. Birinci grup dağın yakınına kadar bineklerle gittiklerini, sonra
iki saat yürüdüklerini anlattılar. İkinci grup dinlenmelerle birlikte toplam
dört saatte ulaştıklarını anlattılar. Üçüncü grup dinlenmelerle birlikte altı saatte vardıklarını aktardılar. Dördüncü grup
sekiz saatte vardıklarını söylediler. Beşinci grup on saatte varabildiklerini
söylediler. On saatte zirveye ulaşabilmişlerdi. Belki dağcılık sporuyla uğraşanlar
olsa daha kısa zamanlarda hedefe ulaşabilirlerdi. Lakin talebeler antremansızdı
dinlene dinlene ancak bu kadar zamanda çıkabildiler. ilk üç grup görevlerini tamamlayıp
o gün geri dönmüşlerdi.
Dördüncü ve
beşinci gruptakiler kamp kurup gecelediler ve ertesi günü dönebildiler.
Sonra hoca sırayla karşılaştıkları zorlukları
sordu. Her grup kendilerince gördükleri zorlukları anlattılar. İkinci grubun
karşılaştıkları zorluklar birinciden, üçüncü ikinciden fazlaydı. En çok zorluk
çekenler ise zirveye tırmananlardı.
Sonra hoca
onlara sabrı anlattı birinci grup gidişte iki saat sabretmişti, ikinci grup
dört saat, üçüncü grup altı saat, dördüncü grup sekiz saat, beşinci ise on saat
gidiş yolunda sabır göstermişlerdi.
Hoca bu sefer bu dağ gezisinden ne gibi
sonuçlar çıkarabileceklerini sordu öğrencilerine.
İçlerinden kıvrak zekası olan öğrenci söz
aldı.
-Hocam dedi
herhalde siz bize hakikat ile ilgili bir ders vermek istediniz. Herkes hakikati
bulunduğu yere göre görüyor ve değerlendiriyor.
" Aferin evladım" dedi hocası, hakikat
konusunda bilgi vermek istemiştim. Arkadaşınızın da dediği gibi herkes hakikati
bulunduğu yere göre görüyor. Doğru olan da bu. Yanlış olan ise hakikati yalnız
kendi gördüğünden ibaret zannedip, diğerlerini reddetmektir. Dağın üst
taraflarına çıktıkça bakış açısı genişledi değil mi? En geniş bakış açısını
zirvedekiler kazandılar.
Sadece dağa tırmanarak bakışlar
genişlemez. Akıl, yaş, tecrübe, yetenek, bilgi, takva vb. bunların her birisi
birer dağ gibidir. Bulundukları yere göre bakış açıları olur. Bu gün düşündüğü
şeyleri, üç sene sonra eksik görebilir insan. O konuda bilgisi veya tecrübesi
artmış olabilir. Bir kişinin göremediği bir durumu başka birisi görebilir. Belki
daha zeki olduğundandır. Belki daha yetenekli veya tecrübeli olduğundandır.
Olayları değerlendirirken bunları da dikkate almalıyız dedi.
Başka ders çıkaran var mı dedi hoca:
Henüz üç aylık bir öğrenci söz aldı.
"Ne kadar sabır gösterirsek o kadar çok şey kazanırız. Zirveye ulaşmak
isteyenler en çok sabır göstermesi gerekenlerdir.”
Doğru
söyledin dedi hocası “Onun için hayatta nereye varmayı hedefliyorsanız ona
uygun bir sabır performansı göstermelisiniz. Az sabırla büyük hedeflere
varılmaz” diye ilave etti.
Başka bir öğrenci “hedefler büyüdükçe, o hedefe ulaşmak için daha uzun zamana ihtiyaç var ve
hedefin büyüklüğüne göre daha çok
çalışmak ve gayret gerekiyor” dedi.Hocası onun sözünü de tasdikledi “Önemli hedeflere kısa zamanda ve az çabalarla pek ulaşılmaz” dedi ve ilave etti:
"Hiç bir bilge kısa zamanda bu makamı elde edememiştir. aynı zamanda yatarak bilge olan yoktur."

Biz olayı nasıl değerlendirebiliriz?
Acaba bilgiyi bir dağ olarak düşünsek en zirveden bakanlar kimlerdir?...
Bence peygamberler, çünkü onlara bilgiyi, her şeyi yaratan Allah Teala vermiştir. Onlar normal bir insanın sahip olduğu bazı bilgilere çalışarak veya tecrübeyle sahip olabilirler, Ayrıca, onlar Allahtan vahiy alırlar ve meleklerle konuşurlar. Olayları değerlendirirken hem dünya hem de ahiret noktasından değerlendirirler. Dolayısiyle Peygamberlerin öğütlerini dikkate alanlar kendilerine iyilik yapmış olurlar.
Nitekim Kuran-ı Kerimde:
“…Bir şey sizin hoşunuza gittiği halde sizin için şer olabilir, Size şer gibi görünen şey de sizin için hayır olabilir. Allah bilir siz bilmezsiniz.”(Bakara/216) Buyurulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder