ÖĞRETMENLİK ANLAYIŞIMI DEĞİŞTİREN OLAY.


2000 yılı şubat ayı, 28 şubatın etkisinin hız kazandığı günler. Altı yıl üst üste  başarılarımdan dolayı idarecilerimiz tarafından 90 puanın üzerinde  not verildiği için bir kademe ilerlemesi ödülü aldığım yıl. Okula uyum sağlayamamak bahanesiyle (o zamanki kaymakamın etkisiyle) sürgün ediliyorum çalıştığım İHL. den bir ilköğretim okuluna.
  Gittiğim ilköğretim okulunda, dördüncü sınıflardan sekizinci sınıflara kadar Din kültürü dersine giriyorum.
Yedinci sınıflardan bir şubenin ayrıca sınıf rehber öğretmeniyim. Sınıfta bir kaç kavgacı çocuk var, bir tanesinden bu konuda daha çok şikayet alıyorum. Velisi ilgisiz. Toplantılara bile gelmiyor. Belki de şikayetlerden bıktığı  ve çözüm bulamadığı için gelmiyor.
 Öğrenciye biraz nasihat ediyorum, nasihati dinliyor. “Tamam hocam “diyor fakat çok geçmeden tekrar şikayet geliyor. Aslında öğrenci çok kötü birisi değil ama iradesine sahip olamıyor belki de arkadaşları arasında o şekilde yer edinmeye çalışıyor.
Nasihat kar etmediğinde  tehdit ediyorum bazen de idareye götürüyorum. Orada da tehdit ve farklı muameleler. Netice  sene sonu geldi.
 Ertesi yıl biraz daha büyümüş ve  güçlenmiş olarak okula başladı öğrencimiz. Bu sefer kızlara sözlü sarkıntılıklar da eklendi problemlerine. Biz yine aynı metodu kullanıyoruz nasihat, tehdit . Olmadı idareye götürüp  bir iki  çırpıştırma. Birkaç fasıldan sonra netice  okul bitti.

Bu öğrencimiz ilçede bir liseye gidiyor. Tabi biraz daha büyümüş ve kaslar daha kuvvetlenmiş olarak. Orada öğretmenle kavga ediyor ve okuldan tasdikname ile uzaklaştırılıyor.
Kütahya’da bir liseye kaydını yaptırıyor ne kadar sonra bilmiyorum idareciye bıçak çekiyor veya yaralıyor Örgün eğitimden çıkarma cezası alıyor.
Tavşanlı’da zaman zaman görüyorum ve saygıda kusur etmiyor. Dediğim gibi delikanlı kötü birisi değil fakat fitil kısa ve kızdığı zaman gözünü budaktan esirgemiyor.
                                                         cinayet
Bir gün üç arkadaş cep telefonu muhabbeti yaparlarken tartışma aralarında çıkıyor. Bizimki sinirleniyor. Yakınındaki tostçudan bıçağı kaptığı gibi arkadaşına saplıyor arkadaşı orada hayatını kaybediyor. Diğerinin peşinden koşuyor ama yetişemiyor. Oradan geçmekte olan bir arabayı gasp ederek kaçıyor. Sonraki zamanlarda yakalanıyor.
  Olayı duyduğumda şok oldum. Bu olayda kendi sorumluluğumun olup olmadığını düşündüm.
İlkokulda onu okutan öğretmenini gördüm. Bu olayı konuştuk. Dedi ki:
"Ben o öğrenciden beş yılda en az on defa bıçak almışımdır".
     Bu olay benim öğretmenlik anlayışımı değiştirdi. Geriye dönüp muhasebe yaptığımda gerek ilkokul öğretmeninin, gerek benim, gerekse okul idarenin problemi çözmediğini  (belki de çözemediğini) problemi dondurduğunu fark ettim. Daha değişik şeyler yapılabilir miydi?  Mesela bir psikoloğa götürülebilir miydi. O zaman okulların tamamında PDR eğitimi almış rehber öğretmenler yoktu. Daha farklı muamele yapılabilir miydi? Belki...
   Bundan sonraki yıllarda problemli öğrencilerle daha fazla ilgilendim ve öğretmen arkadaşlarımı bu konuda teşvik ettim. Çünkü bu çocukları başka ülkelere gönderme şansımız olmadığına göre onlarla ilgilenip problemlerini azaltmak bu topluma yapılacak en büyük iyiliktir diye düşündüm ve söyledim.
   Bu tür öğrencilerle ilgilenmek, problemsiz öğrencilerle ilgilenmeye benzemez. Şöyle ki, Çalışkan, problemsiz bir öğrenciyle azıcık ilgilenmek onu başarılı yapar. Siz ve çevreniz bunu görür ve mutlu olursunuz. Fakat on problemi olan öğrenciyle uzun zaman emek verip problem sayısın yediye indirirseniz bu göze çarpmaz. Hala o kişi problemli  olarak görülür. Kimse sizi tebrik etmez. Fakat on problemin yediye inmesi kişi ve toplum açısından çok önemlidir.
    Gittiğim okullardan birisinde çok fazla problemi olan bir öğrenciyi, okul takımına alıp, bir şeyleri bahane edip hediyeler vererek, öğretmen arkadaşların tümünün gayretiyle problemlerinin azaldığını müşahede ettik. O öğrenci iyi bir birey olmadı ama, problemleri azalmış bir birey olarak toplumda yaşamaya devam ediyor.
    İslam hukuku kitabı olan "Mecelle" de şöyle bir madde vardır:
"Def-i mefasit, celb-i menafiden evladır" Yani "Kötülükleri önlemek, faydalı şeyleri yapmaktan daha önceliklidir" diye.

1 yorum:

  1. Öğretmen yerine göre bir ana,baba,polis,yargıç, arkadaş... Ve çok şey olmalı

    YanıtlaSil

MANŞET!

RÖPORTAJ

 https://youtu.be/Wo_cX-JKGWU?si=O2IpQY7RbOpsRdhV