DÜĞÜN YEMEĞİNDE...

   Yıllar önce, samimiyetimiz olan bir genç kardeşimiz düğününe çağırdı. O zamanlar gelin alma pazar günleri olurdu. 

Oğlan evinde veya belirlenen yerde saat 10-11 arası toplanılırdı.

 Gelin almaya davul-zurna veya ilahiler eşliğinde erkekler topluca yaya olarak giderler, konvoy arabalarına oğlan evinin bayanları binerler, gelin alınıp tekrar oğlan evine gelinir ve dualar eşliğinde gelin damadın evine indirilirdi. Sonra damadın yakınları tebrik edilip yemeğe geçilirdi. 

Yemek için yakınlarda uygun mekanlar varsa oralar, yoksa genelde yemek ve kına geceleri için oluşturulmuş salonlar tercih edilirdi. Düğün salonları pek yoktu.

O gün, öğretmenlerin katılması zorunlu bir tören vardı.

Genç kardeşime törene katılacak olmamız hasebiyle düğüne iştirak edemeyeceğimi bildirip mutluluklar diledim.

 Genç kardeşimiz; "yemeğe kadar tören bitmiş olur, mutlaka yemeğe beklerim hocam" diye ısrar etti. Biz de bu ısrar üzerine törenden sonra gencin davet ettiği bir kaç öğretmenle yemeğin yenileceği salona gittik.

Vardığımızda davetlilerin bir kısmı yemeklerini yemişler çıkıyorlardı. Neyse yeni donatılan bir masa bulup oturduk.

Görevliler (Genelde damadın arkadaşları ve akraba çevresinden olur) yemekleri getirdiler. Biz yemeğimizi yerken damadın babası geldi. Onunla da tanışıklığımız  ve sohbetimiz vardı. Yüz ifadesinde biraz alay, biraz kırgınlık biraz espri ifadesi vardı, Yani yüz ifadesindeki manayı tam anlayamadım. Anlasam sözünü ona göre değerlendirirdim. dedi ki:

"Ali hoca! bektaşiye sormuşlar. Yahu sen oruç tutmuyorsun ama sahura kalkıyorsun. Bu ne iştir?

Bektaşi demiş ki: Farzı yerine getirmiyorsak sünneti de mi terk edelim. Bari sünneti yerine getirelim." dedi ve masadan ayrıldı.

Yani demek istedi ki:

“Ali hoca  sen, gelin almaya gidip- gelirken  (esas adam lazım olacak kalabalık görünecek  yerde yoktun ama yemeği kaçırmıyorsun?)

Bu söz üzerine bir şey diyemedim. Kalkıp gitmesini de beceremedim devam etmesini de. Ayıp olmasın kabilinden yemeği yer gibi yaptım. Fakat ben mi yemeği yedim, yemek mi beni yedi Allah bilir...

O abimiz öyle çiğ birisi de değildi. O sözü orada hangi niyetle (şaka mı, iğnelemek mi veya başka bir sebeple mi) söyledi sormadım da.

Bu meseleyi anlatmaktan maksadım geçmiş bir olayı anlatmak değil. Maksadım, konuşmalarımıza dikkat çekmek. Şaka bile söylesek sözün nereye gidebileceğini hesap ederek söylemek. 

Sen söyleyip rahatlıyorsun belki ama ya muhatabın??? 

Hem işin iç yüzü senin düşündüğün gibi olmayabiliyor.

Bu olaydan sonra düğününe yetişemediğim düğünlerin yemeğini de yemedim. Sadece tebrik edip çıktım. (Düğün sahibi çok ısrar ettiyse başka)

Sonradan düğün salonları çoğalınca düğünlerle yemek aynı mekanda olmaya başlandı.

Sabri Tandoğan merhum diyor ki:

İnsan her bildiğini söylememeli, fakat her söylediğini bilmeli.

Bahsi geçen abimiz aslında iyi bir insandı. Müminlerin derdiyle dertlenen diğergam bir kimseydi.Uzun süre önce vefat etti. Allah Teala rahmet eylesin. Mekanı Cennet olsun inşaallah.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MANŞET!

RÖPORTAJ

 https://youtu.be/Wo_cX-JKGWU?si=O2IpQY7RbOpsRdhV