91-93 yılları arasında Tavşanlı cezaevine haftada bir gün mahkumlara Din
Kültürü Dersi vermeye gidiyordum.
O dönemde çok farklı tecrübeler elde ettim.
Mahkumları zorla cezaevi dershanesine getirtip ders işlemenin verimli
olmayacağını düşündüğümden, koğuşlara girmeyi ve oradaki gönüllülerle ders
işlemeyi tercih ederdim..
Bir defasına koğuşa girip selam verdim ve ortadaki masaya oturdum. Masanın
etrafına toplananlar oldu. İlk defa gördüğüm bir şahıs da karşıma oturdu.
Hal-hatır faslından sonra, sonradan tutuklu olduğunu öğrendiğim karşımdaki
şahıs başladı başından geçenleri bana anlatmaya.
Özetle şunları söyledi:
"Abi ben ".... " kurumunda çalışıyordum. Ailecek birbirimize
gidip geldiğimiz bir arkadaşım vardı. Birbirimize gidip geldiğimizde
hanımlarımızla beraber oturur, çay içer sohbet ederdik.
Bir gün saat 10.00 civarı eve gitmem gerekti. Eve girdim, odanın kapısını
açtığımda bizim o arkadaşla hanımımı başbaşa oldukça samimi bir durumda gördüm.
Bir anda sinirlenip mutfaktan kaptığım bıçakla arkadaşı bıçakladım. .. Sonra
buraya düştüm.
Meğer o arkadaş dediğimiz şahıs bizim hanıma hediyeler almış, bizim hanımın
gönlünü çelmiş ve ..."
İçimden bir “la havla... “ çektim. Teselli edici bir kaç cümle söyledim.
Masaya gelenlerle birlikte dersimizi yaptık. Çayımızı içtik.
Tabi ben "bu yeni gelen arkadaş başından geçen şeyleri bana niye
anlatma ihtiyacı duydu" diye düşünüyorum.
Sonradan öğrendim ki. Bazı mahkumlar benim o gün dersim olduğunu
bildiklerinden "Bu gün savcı bey koğuşa gelecek derdini ona anlatırsan
senin için iyi olur" demişler. Yani onunla kafa bulmuşlar. Garibim de bizi
resmi kıyafetle görünce başlamış anlatmaya...
Bu arkadaşın anlattıklarından çıkarılacak dersler olduğu için bu olayı
anlattım. Okuyan herkes kendine göre dersler çıkaracaktır elbette.
ALİ USLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder