ANNELERİNDEN ŞİKAYET EDEN KIZ
ÖĞRENCİLERİM.
Yıllar önce, Tavşanlı Atatürk Lisesi’nin
orta okul ile lisesinin aynı müdürlük altında eğitim öğretime devam ettiği
yıllarda, orada görev yaparken, orta ikinci sınıftan iki kız öğrencim bana
gelerek annelerinden şikayet ettiler ve ne yapmaları gerektiği hususunda benden
yardım istediler.
Kendilerine fırsat verip annelerinin
onlara neler yaptığını veya söylediğini anlatmalarını istedim.
Anlattıklarının özeti maddeler halinde
şöyleydi:
Anneleri bunları yerli yersiz
eleştiriyorlarmış. Hele başkalarının yanında kendilerinin eleştirilmesi hatta
yerilmesinden iyice rahatsız oluyorlarmış.
Kendilerini başkalarıyla kıyaslayıp,
“şunun kızı şöyle çalışkan sen tembelsin. Şunun kızı şöyle yemek yapıyor sen
bişey beceremiyorsun” gibi sözler söylüyorlarmış.
Yaptıkları güzel şeyler görmezden
geliniyormuş.
Yapılan hatalar defalarca gündeme
geliyormuş.
Kendilerine yapılan iyilikler sürekli
başa kakılıyormuş.
Bir hata yaptıklarında anneleri bunlara
bağırıyormuş, bazen beddua ediyormuş.
Kardeşleriyle problem yaşadıklarında hep
bunlar suçlanıyormuş. Kardeşler arasında ayırım yapılıyormuş.
Aklımda kalan önemli maddeler bunlar.
İki kızın da ortak özelliği annelerini
sevmemeleriydi. Bir tanesi nefret ediyordu. Belki de anneleri ölse üzülmeyecek
gibiydiler.
Tabi bu kızların anlattıkları gerçekten
böyle miydi? Bilmiyorum, ama en azından bu şekilde algılamışlardı.
Onlara annelerinin kötü niyetli
olmadığını fakat belki iyi şeyler yapmak isterken yanlış metotlar kullandığını
anlatmaya çalıştım. Sonra doğumdan itibaren annelerinin onlar için ne gibi
fedakarlıklarda bulunduğunu genel hatlarıyla anlattım.
Sonra onlara annelerinin kendileri için
yaptığı güzel şeyleri hatırlayıp anlatmalarını istedim. O zaman duygularının
biraz değiştiğini fark ettim.
En son şöyle bir soru sordum:
-En samimi arkadaşınız kim? İkisi de
birer isim söylediler.
Soruma devam ettim.
-Allah göstermesin bir kaza yapsanız ve
yatalak hale gelseniz, en samimi arkadaşınız sizin yanınıza kaç gün gelir ve
size ne kadar yardımcı olabilir?
Onlar düşünürken devam ettim.
"Bakın ben cevap vereyim. İlk hafta
her gün yanınıza gelirler. İkinci hafta iki günde bir, üçüncü hafta haftada iki
kez, dördüncü hafta haftada bir... Sonra azalır azalır Ayda bir telefon
görüşmesine kadar gider." Sonra sordum:
-Peki siz yatalak olsanız anneleriniz
size bakar mı?
-Bakar öğretmenim.
-Her türlü ihtiyacınızı, temizliğiniz
dahil karşılar mı?
-Evet öğretmenim.
-Bakın evladım bir kişinin annesi
-babası onun en samimi arkadaşından kendisine daha yakındır. Annenizin
babanızın kıymetini bilin. Anneniz belki iyi şeyler yapayım diye yanlış metot
kullanıyor fakat sizi seviyor. Hiç kimse sizi onun sevdiği gibi fedakarca
sevemez. Siz bu sevginin kıymetini bilin.
Kızların yüzündeki ifadeler değişmişti. Teşekkür ederek ayrıldılar.
Ben bir şeylerin farkına varmalarını
istedim sadece.
Fakat anne-babalar da çocuklarının her
yaşında, özellikle ergenlik yaşlarında sözlerine çok dikkat etmelidirler.
Onların iyi niyetle de olsa söyledikleri
incitici sözler sebebiyle çocuklar duygusal olarak ailelerinden uzaklaşmakta,
meydana gelen bu boşluğu ise, kötü niyetli güzel sözlü! kimseler doldurup
istismar edebilmektedirler.
Ali USLU 17/08/2021- TAVŞANLI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder