Dört-beş yıl kadar önceydi.
Lise üçüncü sınıfa giden öğrencimin bir kaç
gündür derslere gelmeyişi dikkatimi çekmişti. Samimi olduğu arkadaşına
durumunu, hasta olup olmadığını sordum.
" Babasıyla tartışmış babası da ağır
konuşmuş o da eve gitmiyor, okula da gelmiyor" dedi. Telefonunu istedim
telefonu kapalı hocam dedi. (Muhtemelen ailesine cevap vermemek için telefonunu
kapalı tutuyordu)Nerede kalıyor dedim. Odada kalıyor dedi.
Sen ona mesaj çek telefonunu açtığında mesajı
görür. mutlaka beni bir görsün diye ricada bulundum.
Öğleden sonra yanıma geldi. Baktım çocuğun
morali bozuk, vaziyeti de perişan duruyor. Kantine çay ve tost söyledim hiç
itiraz etmedi, belli ki karnı açtı.
Tostunu yedikten sonra anlat bakalım dedim.
Babasıyla tartıştıklarını babasının kendisine .".....r git"
dediğini bu sözün kendisine çok ağır geldiğini anlattı.
"Kaldığın yerde soba var mı" dedim.
"yok" dedi. "Battaniye?" dedim "yok"
dedi.(Havaların epey soğuk olduğu günlerdi) Dedim ki:
"Bak evladım sen babana kızmışsın ama
kendini cezalandırıyorsun. Orada soğukta alacağın bir dert ömür boyu peşini
bırakmayabilir."
"Annenle bir problemin var mı?"
dedim. "Yok" dedi. "Anneni seviyor musun?" dedim
"evet" dedi.
"Bak evladım sen ikinci olarak anneni
cezalandırıyorsun" dedim. "Sence annen senin gidişine üzülmüş
müdür?" dedim. Biraz düşündü ve "evet" dedi. "Sadece üzülse
iyi... kaç gecedir gözlerine uyku girmiyordur kadıncağızın belki de bu aşırı
üzüntü sebebiyle bazı hastalıklara yakalanacak." dedim. başını öne eğdi ve
düşündü.
Kalbinin yumuşadığını hissettim, ve devam
ettim.
"Bak evladım baban gerçekten
söylenmemesi gereken bir cümle söylemiş. Ben inanıyorum ki o cümleyi öfkeyle
söylemiştir. Öfke insanın aklını başından alır ve o an bir çok kişi ne
dediğinin farkında bile değildir. Öfkesi geçtiği anda söylediği sözden pişman
olmuştur.
Hem sen boş zamanlarında babanın iş yerinde
çalışıyorsun. Ve ailenin bir bireyisin sen işçi değilsin ki. Seni kovmaya hakkı
yok. Kovsa bile bu sözün hiç bir anlamı olmaz. Çünkü o ev babana ait değil size
ait " Gibi sözler söyledim. Affetmenin çok büyük bir erdem olduğunu
anlattım. Biraz daha sohbet ettikten sonra eve dönmeye ikna ettik.
Sen bir yere ayrılma ben babanla konuşayım
sonra seni eve götüreyim dedim.
Müdürümüzü de alıp babasının iş yerine
gittim. Annesi de babasına yardım ediyormuş. Baktım genç bir baba. Kendimizi
tanıtıp meseleyi anlattık. Yaşını sordum 37 dedi. Genç bir baba. Belki de
gençlere nasıl davranılacağını tam kavrayamamış bir baba. Biraz nasihatte
bulunduk. Gençlere söz söylerken dikkat edilmesinin önemini anlattık.
Evden kaçan çocuğu bekleyen tehlikeleri
anlattım. Özet olarak şöyleydi:
1-Uygun olmayan yerlerde yatıp kalkarken
kalıcı hastalıklara yakalanabilir. Sokak çocuklarının mübtela olduğu uyuşturucu
madde kullanımına başlayabilir.
2-Uyuşturucu çetelerinin tuzağına düşüp
dağıtıcı olabilir.
3-Terör örgütlerinin tuzağına düşebilir.
4- Kendisine yardım edecekmiş gibi konuşan
iyiliksever! ahlaksızların tuzağına düşebilir.
Yani evden kaçan çocuk tehlikelere açık
haldedir. Böyle bir durumda en fazla zararı hem maddi hem manevi olarak aile
çeker. Gibi sözler söyledik.
Neyse aile gelişimizden memnun oldu. Çocuğu
getirdiğimizde onurunu kıracak bir söz söylememelerini mümkünse onun gönlünü alacak sözler söylemelerini rica ettik. Böylece
problem daha fazla büyümeden hallettik elhamdülillah..
Yazdıklarımı bir cümle ile özetlersem diyebilirim ki: Ağır gelir babaların sözleri.
Çocuğu olanlar her zaman, ama
özellikle öfkeliyken daha dikkatli konuşsunlar.
İyice düşünülmeden söylenilen bir söz hem çocuğunuzun hem de sizin hayatınızı mahvedebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder