PEJMÜRDE ELBİSELİ ADAM

PEJMÜRDE ELBİSELİ ADAM

Ankara'da öğrenciyken kış aylarında tren yolculuğunu tercih ederdim. Ankara'dan Tavşanlı’ya trenle geldiğim yolculuğun birinde numaralı yerlerde bilet kalmadığından numarasız bilet almıştım. Numarasızların oturduğu kompartımanların birisine oturdum. Burası karşılıklı oturulan dörderden sekiz kişilikti bir odacıktı. Dört kişi oturulduğunda biraz sıkışık oturulduğundan yolcular genelde üç kişi oturmayı tercih ediyorlardı.

Önceki yolculuklardan tecrübem vardı. Dışarıdan biri gelince insanlar genelde üç kişi de olsalar oturuşunu değiştirmiyorlardı. Tabi numarasız yolcular oturacak yer bulamazsa koridorda ayakta gitmek durumunda kalıyorlardı. Yer arayanların bazıları, “Bak kardeşim boş yer var” dese bile, utanmadan” lavaboya gitti, gelecek” gibi sözler söyleniyor, perdeler çekiliyor ve rahatsız edilmemek için kapıya arkadan zincir takılıyordu. Kapıyı vuran olursa “dolu..” diyerek kapı açılmıyordu. Böyle durumlarda empati yapar ve rahatsız olurdum çünkü sevgili Peygamberimiz:

"Sizden biriniz kendisi için sevdiği istediği şeyleri din kardeşi için de istemedikçe (olgun) mü'min olamaz". Buyurmuştu

Ayrıca, yalan söylemeyi dinimiz kesinlikle yasaklamıştı. Oysa bu insanlar kendileri biraz rahat oturabilmek için yalan söylüyorlar ve başka yolcuların soğuk koridorda ayakta yolculuk yapmalarına razı olabiliyorlardı.

Tiren Eskişehir'de durduğunda inenler binenler oldu. Ayaktaki yolcular kompartımanlara bakıyor ve yer arıyorlardı. Bulunduğum kompartımanda üçerden altı kişi bulunuyorduk. İçeri biraz pejmürde giysileri bulunan, 65 yaşlarında gözüken bir bey girdi. Yer olup olmadığını sordu. İçeridekiler “dolu” falan derlerken ben hemen sıkışarak “buyurun” dedim, diğerleri itiraz edemediler.

Yolda giderken biraz hal hatır sordum. Yer gösterdiğim için o bey memnun olmuştu. Hayatını kısaca anlattı. Dinlediğimde şaşkınlık yaşadım.

Gençliğinde subaymış. Komutanı bunu çok sevdiği için kızıyla evlendirmiş. Dört tane çocukları varmış. Eşini ve çocuklarını çok seviyormuş ve birlikte çok mutluymuşlar. Van’da görev yaparken ailesiyle birlikte Van’da (veya ilçelerinde) yaşıyormuş. Görev için başka bir ildeyken orada deprem olmuş. Döndüğünde eşinin ve çocuklarının hayatını kaybettiğini görmüş.

“İşte o gündür bu gündür böyleyim” dedi.

"Başınız sağ olsun" dedim. "Sizler sağ olun" dedi.

Lokman suresinin son ayetindeki bilgileri düşündüm.

“…Hiç kimse yarın ne kazanacağını (başına neler geleceğini)bilemez.

….Hiç kimse nerede öleceğini bilemez.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MANŞET!

RÖPORTAJ

 https://youtu.be/Wo_cX-JKGWU?si=O2IpQY7RbOpsRdhV