
Vezir mecburen “tamam“ demiş, ve gittiği
yerlere Padişahın oğlunu da götürmüş.
Şehirde problem belli olmasın diye de sık sık avlanmaya götürürmüş. Tabi ava
gittiklerinde değişik köylere de uğrar yemek yer, dinlenirlermiş.
-Bir ok
attım kebap oldu.
Herkes
birbirine bakmış. Vezir hemen söze girmiş ve demiş ki:
-Şehzademizin
demek istediği şudur. Malum biz sık sık ava çıkarız. Bir yaz günü yine ava
çıkmıştık. Avlanırken okumuz kuru otların olduğu bir yerde sert taşa çarpınca
otlar tutuştu. Orada mağara varmış. Yangın mağaraya da sıçrayınca, mağaradaki
birkaç keçi kaçamamış yanmış kebap gibi olmuş. Şehzademiz bu olayı anlatmak
istiyor. Herkes kafa sallamış ve sohbet devam ederken oğlan yine coşmuş ve
demiş ki:
-Bir ok
attım sel oldu.
Vezir yine sözü almış ve demiş ki:

Derken oğlanın bu iş hoşuna mı gitti ne “Bir
ok attım aşure oldu” deyince Yine herkes birbirine bakmış. Vezirimiz bir
şehzadeye bakmış bir de adamlara ve demiş ki:
-Haydi kebap
meselesini hallettik, sel meselesini de hallettik. Bu aşure de nereden çıktı.
Suyu bulsak
şeker lazım. Şekeri bulsak buğday lazım. Onu da bulsak nohut vs. lazım bunların
hepsini ben nasıl bir araya getireyim. Ne halin varsa gör.
Aslında yapılması gereken şu. ”Zırva tevil götürmez .” deyip meseleyi bitirmek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder