Tüm
tedbirleri aldığınız halde, işleriniz tersine mi gidiyor? Sebebini
çözemediğiniz bir takım sıkıntılarınız mı var? Kendinizi huzursuz mu
hissediyorsunuz?
“Acaba
nerede yanlış yaptım” diye mi düşünüyorsunuz?
Mesela,
vaktin birinde Rabbimizin hoşuna gitmeyecek büyük bir laf etmiş olabilir
misiniz?
Bunu
anlayabilmek için önce şöyle güzel bir abdest alıp iki rekat namaz kılın…
Doğruyu görme hususunda Rabbimize iltica edin.
“Rabbim!
Bilerek yaptığım veya bilmeden işlediğim kusurlarımdan dolayı bizi affet. Sıkıntıya düştüğümüz
hususlarda bize yardım et. Hatalarımızı bize göster” diyerek ihlas ve
samimiyetle dua edin.
Bu şekilde Rabbimizin inayetini diledikten sonra şimdi de kendinizi şu hususlarda
sorgulayın.
Geçmişte
Rabbimizin hoşuna gitmeyecek bir şeyler söylediniz mi veya yaptınız mı?
Veya birilerini bir şeyden dolayı ayıpladınız mı?
Kendinize, malınıza veya mevkinize güvenerek büyük konuştuğunuz oldu mu?
Veya birilerini bir şeyden dolayı ayıpladınız mı?
Kendinize, malınıza veya mevkinize güvenerek büyük konuştuğunuz oldu mu?
Kendinizi
büyük görme gibi bir duyguya kapıldınız mı? Mesela;
“Benim
sırtım asla yere gelmez” dediniz mi?
“O kaç
paralık adam ki?” veya “Açlığından nefesi kokuyor.” gibi şeyler söyleyerek
birilerini küçümsediniz mi?
“Onlar benim
muhatabım bile olamaz” ,
“Bana falan
şeyi yapacak adam daha anasından doğmamıştır.” gibi şeyler dediniz mi?
“Falan
kişiyi anasından doğduğuna pişman edeceğim.” tarzı konuşmalar yaptınız mı?
“O kim ki
bana şöyle desin.” falan gibi küçümser ifadeler kullandınız mı?
“Bu konuda
beni kimse geçemez.” veya “Kimse benim elime su dökemez.” gibi iddialı laflar
ettiniz mi?
Unutmayın Allah Teala bizi iddiamızdan yakalar ve iddiamızla imtihan oluruz.
Unutmayın Allah Teala bizi iddiamızdan yakalar ve iddiamızla imtihan oluruz.
Kendinize
veya malınıza güvenerek söylediğiniz büyük küçük her sözünüz sizin için bir
imtihan vesilesi olabilir.
İnsanın en
çok aldanmasına ve hataya düşmesine sebep olan şey “kibir” ve “ucub”tur.
Kibir,
kendini üstün görmek veya başkalarını küçümsemektir. Ucub ise kendini
beğenmektir.
Bilmeliyiz
ki bizde bulunan bütün güzellikler (zeka, yetenek, güç-kuvvet, çocuk, mal-mülk
gibi) Rabbimizin bize olan birer lütf-u ihsanıdır.
Allah’ın
bize lütfettiği her bir güzellik bizim için aynı zamanda bir imtihan
vesilesidir.
Bunlar şükrü
gerektiren şeyler olduğu halde, kişi şükür etmeyip bunları kendinden bilirse,
Rabbinin ihsanını unutursa, Rabbimiz bazen ona, kendisini hatırlatmak için imtihan
mahiyetinde bazı sıkıntılar verebilir. Bunlar da genelde o iddia ettiği
şeylerle ilgilidir.
Hatta
Rabbimize manen yakın olan kimselerin çok küçük hataları bile bir şeylerin
önünü tıkar.
Mesela
yapmış olduğu ibadetinden, namazından feyiz almamaya başlar. Allah yolunda
hizmet etme konusunda bir şeyler yapmak içinden gelmez.
Kalbinin
kıvamını bozan durumları tespit edip, önlem almaya bakarlar.
“Aman canım
küçük şeylerden de ne olurmuş” demez, manevi dünyalarını karartan pürüzlerden
temizlenmeye çalışırlar.
Bunu sizlere
ufak bir misalle izah edeyim:
Köyde
yaşamış olup bahçe işleriyle uğraşanlar bilir. Sebzelerin ekildiği arklar
vardır. Bunları sularken bazen birkaç yaprak veya bir-iki kıymık arkın bir
yerine takılır. Sonra gelen çer çöp oraya yığılır ve su oradan öteye az gitmeye
başlar. Şayet o engel kaldırılmazsa su yön değiştirir ve öbür arka akmaya
başlar ve yol yapar. Suyun yön değiştirme sebebi işte o birkaç tane kuru
yapraktır.
Bazı
hatalarımız da bu kuru yapraklara benzer; işlerimizin önünde engel olurlar.
O halde
sevgili kardeşlerim, gelin manevi yollarımızı tıkayan bu çerçöpü temizleyelim.
Gönül
bahçemiz pırıl pırıl, tertemiz olsun.
Ne mi
yapalım? Bunu nasıl yapalım?
Bu konuda
acizane birkaç küçük önerim olacak…
Büyük lokma
yiyelim ama asla büyük laf etmeyelim.
Ağzımızdan
çıkan sözleri kontrol edelim.
Boğazımızdan
geçen nimetlerin helalliğine dikkat edelim.
Kibir ve
ucub gibi hastalıklara yakalanmamaya çalışalım.
Dilimizle
insanları incitici laflar söylemeyelim.
İnsanlara
karşı yumuşak huylu olup, onların gönlünü almayı bilelim.
Yaptığımız
işlerde özellikle gariplerin, zayıfların duasını almaya gayret edelim.
Kimsenin
bedduasını almamaya çalışalım.
Bize göre
önemsiz görünen fakat muhatabımızca çok önemli kabul edilen hususlarda
hassasiyet gösterelim.
Kul hakkına
girmemeye azami derecede özen gösterelim.
Özellikle
vakıf malları veya kamu mallarını istismar veya israf etmeyelim.
Eğer birinin
hakkına girmişsek mutlaka bu haksızlığı telafi edip, onunla helalleşelim.
Acizliğimizi
itiraf edip, sürekli tövbe ve istiğfar halinde olalım.
Bilhassa
farz ibadetlerimizi asla ihmal etmeyelim.
İnşallah bu
konularda bir hassasiyet gösterirsek, Rabbimiz bize kurtuluş kapılarını
gösterecektir. Allah’ın izni ile sıkıntılarımız hafifleyecek, işimiz rast
gitmeye başlayacaktır.
Rabbimiz buyuruyor ki:
“.... Kim Allah'a
karşı gelmekten sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu açar.” (Talak/2)
“ Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter…” (Talak/3)
Rabbimiz buyuruyor ki:
“ Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter…” (Talak/3)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder