Yıllar
önce Kütahya’da yakın tarih ile ilgili bir panel yapılmıştı. Panelde üç
konuşmacı vardı. Konuşmacılardan birisi de o zamanlar ateist olan(daha
sonraları agnostik olduğunu söyledi) Prof. Mete Tuncay idi. Panelin konuşma
bölümü tamamlandı, soru-cevap faslına geçildi. Sorular yazılı olarak paneli
yöneten kişiye veriliyor, o da uygun gördüğü soruları ilgili panelistlere
soruyordu.
Dinleyicilerden birisinin sorusu Mete
Tuncay’a yönelikti ve şu anlamda soru sormuştu:
-Sayın Tuncay, sizin ateist olduğunuzu biliyoruz. Fakat konuşmanızda bazen “ İnşaallah” dediğinize şahit olduk İnşaallah “Allah dilerse” demektir. Hem Allaha inanmıyorsunuz hem de Allah dilerse diyorsunuz bu bir çelişki değilmidir?
-Sayın Tuncay, sizin ateist olduğunuzu biliyoruz. Fakat konuşmanızda bazen “ İnşaallah” dediğinize şahit olduk İnşaallah “Allah dilerse” demektir. Hem Allaha inanmıyorsunuz hem de Allah dilerse diyorsunuz bu bir çelişki değilmidir?
Benim de bu çelişki dikkatimi çektiğinden
cevaba dikkat kesildim. Mete Tuncay şu anlama gelecek cevaplar verdi.
-Bu çelişki değildir. Ben inanç olarak müslüman değilim ama kültürel olarak müslümanım. Ben bu topraklarda yetiştim. Bu kültürde yetiştim. Bundan dolayı selam verirken “selamun aleyküm" derim. Duruma göre "İnşaallah", "maşallah" derim. Bir yerden ayrılırken “Allaha ısmarladık” derim. Domuz eti yemem daha doğrusu yiyemem.
-Bu çelişki değildir. Ben inanç olarak müslüman değilim ama kültürel olarak müslümanım. Ben bu topraklarda yetiştim. Bu kültürde yetiştim. Bundan dolayı selam verirken “selamun aleyküm" derim. Duruma göre "İnşaallah", "maşallah" derim. Bir yerden ayrılırken “Allaha ısmarladık” derim. Domuz eti yemem daha doğrusu yiyemem.
Buna benzer şeyler söyledi sayın Tuncay.
Düşündüm ve kendisine hak verdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder