BİLGİ

Öğrendiğimiz dini bilgiler, bizdeki Allah sevgisini ve ibadet şevkimizi artırmıyorsa,          ahlakımızı güzelleştirmiyor, haramlardan uzaklaştırmıyor ise, sadece bir yüktür.

EBEDİ DÜŞMANLIĞA DÖNÜŞEN DOSTLUKLAR...

  Çevremde birbirlerinin can-ciğer dostu olup iş ortaklığı kuran bazı kimseler tanıyorum.

Bu dostluk sebebiyle ortaklık kurallarını karşılıklı güven esasına dayandırmışlar.

Genelde ortaklığın detayları (belki ayıp olur düşüncesiyle -belki ihmalkarlıktan) konuşulmamış ( veya alel usul konuşulmuş, karara bağlanmamış ve yazılmamış.)

Karşılıklı güvenden dolayı resmiyete önem verilmemiş. (Mesela borç senetlerini sadece birisi imzalamış, mal varlıkları resmiyette birinin üzerinde v.b)

İşler iyiyken bir problem çıkmıyor genellikle.

Fakat işler yürümediğinde ve iş resmiyete intikal ettiğinde bu dostlukların bir çoğu "ölürsem cenazeme gelmesin" seviyesine düşüveriyor.

Dostluklarınızın zedelenmesini istemiyorsanız yapacağınız işle alakalı detayları konuşup yazıya dökünüz. Ve her ihtimali göz önünde bulundurarak resmi işlemleri ihmal etmeyiniz. 

Bu işlemler sırasında iki tarafın da güvendiği iki kişinin şahit olmasına çalışınız.

 

UNUTAMADIĞIM HATIRALARDAN-7

BU YAŞTA ÇOK TATLILAR; LAKİN...

Yıl 1986 veya 87, Tarsus'ta çalıştığım yıllar. Öğretmen bir arkadaşla banliyö treniyle Mersin'e gittik. O zamanlar Adana- Mersin arası banliyö treni çalışırdı)

 Dönüşte yine banliyö ile dönüyoruz. Karşımda yaşı 60 civarında gösteren bir bey oturuyor. Arkadaşın iki yaşlarındaki oğlu Burak da  yanımızda.

 O bey, bana sordu:

-Bu çocuk senin mi?

"Hayır, arkadaşın." dedim

"Bu yaşta bunlar çok tatlı oluyorlar. Lakin büyüyünce..." dedi ve durakladı, yutkundu.

Sonra derinden bir iç çekti. Yüzünü çevirdi, dışarı bakar gibi yaptı. Muhtemelen gözlerindeki yaşları gizliyordu.

Kendine biraz geldikten sonra anlatmaya başladı.

"Benim de iki tane oğlum var. Ben amelelik yaparak onları büyüttüm. Tarlalarda çalışırken bile omuzlarımda taşırdım. Sevgimden ve merhametimden dolayı indirmezdim.

Büyüdüler ev bark sahibi oldular...

Anneleri Mersin'de iki hafta önce ameliyat oldu. Hala da hastanede... Bizimkiler ziyaretine bile gelmediler."

Ve adam sustu... dışarı bakmaya devam etti.

Ne diyeceğimizi şaşırdık. Konuşsak ne diyebilirdik ki?

Ne kadar gizlemeye çalışsa da göz yaşları belli oluyordu. Fakat döktüğü göz yaşlarından daha fazlasını içine akıttığı da her halinden belliydi.

   Çocuklarını dinlesek belki onların da kendilerine göre anlatacakları vardır. Belki de ana-babalarından hiç beklemedikleri şeyler görmüşlerdir.

 Fakat hiç bir gerekçe ameliyat olan annesini arayıp sormaya engel olmamalıydı.

 Allah Teala hem evladın hem de ana-babanın hayırlısını nasip eylesin.

 

 


HAYATIMIZIN KARNE GÜNÜ VE SONRASI

 

HAYATIMIZIN KARNE GÜNÜ

Naziât Sûresi : 34-41 (Diyanet, Kuran yolu meali)

O büyük felâket (kıyamet) geldiğinde;

O gün insan yapıp ettiklerini iyice hatırlayacak;

Ve görecek olana cehennem açık bir şekilde gösterilecektir.

Azan ve dünya hayatını âhirete tercih eden kişi;

Cehennem işte onun için tek barınaktır.

Rabbinin huzurunda (hesap vermekten) korkan ve nefsine kötü arzuları yasaklayana gelince, onun barınağı da cennetin ta kendisidir.(34-41)

 

AYNI AYETLER -DİB MEALİ

Naziât Sûresi -  

En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar. (34-35)

Cehennem, görenler için apaçık bir şekilde gösterilir. (36)

Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. (37-39)

Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır. (40-4

UNUTAMADIĞIM HATIRALARDAN-6

BİZ HIYANETLİK BİLMEYİZ AĞABEY.

   Bu yazıyı geçen yıl bu günlerde yazmak istiyordum. Bir ihmalkarlık oluştu. Nasip bu güne imiş.

   Tavşanlı ve köylerinde atalardan kalma yerel tohumlardan meydana gelen domatesler çıktığında, domates yemenin lezzetine varırım.

Bir gün hafta arası köylerden getirilen domateslerin satıldığı sergilere uğradım. Oldukça fazla domates gelmişti. Bir baba ile 18-20 yaşlarında gözüken kızın sergisindeki domateslerin güzelliği dikkatimi çekti. Fiyatı 2 TL idi ve kendimizin seçebileceğini söylüyorlardı. İhtiyacım kadar satın aldım.

   Arabaya koyarken yeni bir fikir geldi zihnime. Hanıma telefon edip domates suyu için fiyatların uygun olduğunu ve domateslerin güzel olduğunu söyledim. 10-15 kilo almayı kararlaştırdık. Tekrar sergiye gelip domatesleri seçmeye başladım. Bu arada babası yoktu.

Domatesleri seçerken büyük fakat çatlamış bir domates dikkatimi çekti.

"Nasıl olsa yakında domates suyu yapılacak zarar etmez, en azından başkalarının almayacağı bu domatesi ben alıvereyim de ziyan olmasın" düşüncesiyle poşete koydum. (Kendim de köyde yetiştiğim ve zamanında sebze yetiştirdiğimiz için bunun nasıl zorluklar içerisinde olduğunu bildiğimden olsa gerek üreticiyi düşünürüm alışverişlerde)

Kızcağız dedi ki:

-Ağabey çatlak domates koydunuz. (Benim bilmeden koyduğumu düşündü tahminen. Bizim domates suyu yapacağımızı da bilmiyordu)

-Neden bunu söylediniz. Siz vermediniz ki! dedim.

Kızın cevabı beni çok duygulandırdı:

-Biz hıyanetlik bilmeyiz ağabey.

Bu cevaptan o kadar memnun oldum ki anlatamam...

Durumu izah ettim. Bu güzel davranışından dolayı teşekkür ve tebrik ettim.

Merak edip sordum

-Evladım siz nerelisiniz?

-Çaldibi köyündeniz ağabey.

Belki bu kızın dini bilgisi çok değildi. Fakat bildiklerini yerine getiren sağlam karakterli bir genç kız olduğu belli oluyordu.

   Bu tür küçük gibi görünen, fakat çok sağlam temel gerektiren davranışlar hep dikkatimi çeker.

Ayrıca bu tür olaylardan çok mutlu olurum ve geleceğe umutla bakmam noktasında motive olurum.

13/09/2020  Ali USLU / TAVŞANLI


konuşma uslubu

"İncelik, yumuşaklık, sıcak ve samimi olmak insana seslenişin sırlarıdır."

"İnsanın kalbine ancak, mana aleminin kanunlarıyla nüfuz mümkündür. Zor kullanmak, bağırıp çağırmak, saygısız ve kaba davranmakla insan kalbine asla ama asla giremeyiz. Her insanın kalbi zora, kabalığa, edepsizliğe karşı şahlanır."

"Fırtınaya, rüzgara karşı her kes kapısını kapar. Kalbin kapısı da öyledir. Kalp, ancak kalple satın alınabilir. Bir insanı ithamla, karalamakla, küçük görmekle söze başlarsak, kısa bir süre sonra hem de kısa bir süre sonra o da bizi itham eder, karalar, küçük görür. Polemiğin kaidesi budur. Sertlik sertliği getirir. Saygısızlık saygısızlığı getirir.

(S. TANDOĞAN / GÖNÜL SOHBETLERİ)

Kalpleri kırmak ve kazanmak arasında adı "üslûp" olan çok ince bir çizgi vardır.
(Cahit Zarifoğlu)

UNUTAMADIĞIM HATIRALARDAN- 5

     MEMLEKETİMİN GÖNLÜ GÜZEL İNSANLARI.

   Geçen yıl, kurban bayramının üzerinden bir kaç hafta geçmişti. Rahmetli annem uzun zamandır yatalak durumdaydı. Akrabalarımdan bir çift ziyarete gelmişler.

Muhabbet esnasında kurban bayramı yeni geçtiğinden olsa gerek mevzu kurban meselesine geldi.  Oradan küçük baş hayvana gelindi. Annem koyun etinin yemesinin güzel olacağından falan bahsetti. (Küçükken baya bir küçük baş hayvanları varmış onlardan bahsetti. Ben içimden eyvah dedim canı koyun eti isterse ne yaparım. Günlerden pazar ve akşam olmak üzere)

Neyse misafirler gittiler. Aradan yirmi dakika geçti geçmedi Annem ablama seslendi. Misafirimizin ismini söyleyerek onlar koyun kesmişler, Ali azıcık isteyiversin. Halbuki onlar koyun kesmemişti. Durumu izah etmeye çalıştım. Sabahleyin bulalım inşallah dedim.

Aradan on dakika geçmeden ablamı çağırıyor. Ali et getirmeye gitti mi. (Bundan sonra her on dakikada et sormuş) Baktım ki durum ciddi. Hemen Tavşanlıdaki kasap reyonu bulunan büyük marketlere gittim fakat  hiç birinde küçük baş hayvan eti yok. Kasaplar ise kapalı.

Ne yapacağımı kara kara düşünürken aklıma watsap sohbet grubumuz geldi. Durumu onlara yazdım. Kurbanda koyun kesen olduysa bir miktar rica ettim. Sağ olsunlar gruptakiler  de kendi arkadaşlarına yazmışlar. Yatsıya az bir zaman kala bir yerden cevap geldi.

"Hocam benim evde dondurucuda koyun eti var fakat ben işim icabı evde değilim. Eve haber verdim oradan alabilirsiniz."

Oh... çok şükür yarabbi bulduk. Arabamla giderken baktım "Güvenal Gazı"ın Sadık Pembe caddesi tarafındaki köşede ızgara salonu açık. Burada aradığımı bulabilirim diye düşünüp oraya yöneldim. Levhasında “kilo ile et”  yazısı da var. Girdim. Gerçekten doğru yere gelmişim. Hemen biraz kuzu kaburgası aldım.

O arada başka bir eski öğrencim telefon etti. Koyun kesen bir tanıdığına telefon ettiğini ve birazdan eti getireceğini söyledi. Eti bulduğumu bildirip teşekkür ettim ve o şahsa da teşekkürlerimi bildirmesini rica ettim.

Doğru eve gidip önce anneme gösterdim. Ellerine verip burası kuzunun neresi gibi sorular sordum. İkna olması için bu önemliydi. hemen pişirmelerini söyledim. Annem rahatladı. Hatta pişerken bir kaç kez sormuş “pişmedi mi daha” diye. (Bazen yaşına uygun davranırken bazen çocuklaşıyordu rahmetli. Halbuki eskiden “ben şunu özendim” dediğini hiç hatırlamam.)

Evine gideceğim arkadaşa telefonla durumu bildirip teşekkür ettim. Grubumuza da durumu izah edip teşekkür ettim.

Çok zaman geçmeden eski öğrencim telefon etti.

“Hocam bize et verecek şahsa durumu bildirdim. Çok kızdı. Benim hayrıma nasıl mani olursunuz diyor. Ben eti getiriyorum, nereye getireyim diyor. Ne yapalım?”

“Cumhurun kahvenin orada buluşalım madem hem çay içeriz” dedim.

Yapacak bir şey yok sözleştiğimiz yerde buluştuk. Tanışıp çay içtik. Adam koyunun ön budunun tamamını almış, Yanına da bir kg civarı dondurulmuş koyun kavurması koymuş, bana vermeye çalışıyor.

Dedim ki: “ Kardeşim! ben zaten annemin yiyeceği kadar kuzu eti aldım. Getirdiklerinizi hasta kişinin yemesi mümkün değil. Madem ısrar ediyorsun az bir miktar kabul edebilirim.”

Adam çok kararlı bir biçimde “Ben bunlara niyet ettim, niyetimi bozamam." diyor başka da bir şey demiyor.

Baktım ikna mümkün değil mecburen alıp annemin evine götürdüm.

Hiç tanımadığım, beni de tanımayan bu kişinin yaptıkları beni çok duygulandırmıştı.

Bunlar bizim memleketin müstesna güzelliklerinden olsa gerek.

Anadolu'nun gani gönüllü iyilik sever insanları...

Bu tür olaylar geleceğe ümitle bakma konusunda bana cesaret veriyorlar.

Bu vesile ile Anneme ve tüm geçmişlerimize Rabbim'den rahmet ve mağfiretler diliyorum.

Ali USLU 05/09/2020- TAVŞANLI

LÜTFEN BİR DAKİKA-2

 Lütfen sadece bir dakikanızı ayırarak tefekkür ediniz.

Göz kapaklarınız için Allah Teala'ya teşekkür ettiniz mi?

Gözlerimizin korunması için  her 3-5 saniyede gözlerimizi kırparız. Çok özel dizayn edilmiş bu göz kapaklarımız sayesinde dakikada yaklaşık 15 kez gözlerimizi kırparak gözlerimizi temizlemiş ve korumuş oluruz. Bunu yaparken çoğu kez fark etmeyiz bile. Bu o kadar hızlı olur ki görüşümüz engellenmez. Uyanık olduğumuz müddetçe gözlerimizi günde yaklaşık 15 000 kez temizleriz.

Bu temizleme işlemi esnasında az miktarda su-yağ karışımı salgılanır. Bu sıvı sayesinde gözlerimiz ve göz kapaklarımız zarar görmezler. İşlevini tamamlayan bu sıvı gözlerimizin buruna yakın yerindeki  iki kanaldan buruna giderek hem gözde birikmezler hem de burnumuzun nemli kalmasına yardımcı olurlar. (Ağladığımızda burnumuzun akması da bundan dolayıdır.)

Yani her yıl yaklaşık beş milyon kez gözlerimizi kırparız. 

Ömrümüz boyunca tabir caizse göz sileceğimiz olan göz kapaklarımız hiç arızalanmadan ve eskimeden çalışmaya devam ederler.(İstisnalar hariç)

Göz kapaklarımızın ve çalışma sisteminin arızalanması veya eskimesi durumunda neler yaşayacağımızı düşününüz.

Mesela göz kapağı açılmasını sağlayan kas sisteminin arızalandığını kapağın  kapandığında her defasında elimizle açmaya çalıştığımızı düşününüz.

---

Ey bizleri( her organımızı yerli yerince var ederek) yaratan ve yaşatan Rabbim.

Hayatım boyunca gözlerimizin her kapanıp açılışı adedince sana hamd ediyorum. Şükürler ediyorum.

Göz kapağı sistemindeki  hücreler sayısınca ve bu hücrelerin her bir işlevi sayısınca sana hamd ve şükürler olsun.

Bizleri nimetlerinin farkına varan ve şükredenlerden eyle nankörlerden eyleme.

 


SADECE BİR DAKİKA!

   Lütfen bir dakikalığına durunuz, sakinleşiniz... mümkünse arkanıza yaslanıp derin bir nefes alınız. Biraz bekleyip bunalınca yavaş yavaş nefesinizi bırakınız.

Bu hareketinizle solunum sisteminizdeki milyarlarca hücrelerin faaliyete geçtiğini ve yaklaşık otuz trilyon hücrenize oksijen gönderdiğinizi düşününüz.

Verdiğiniz nefesle birlikte hücrelerinizde kirlenen havayı geri verdiğinizi düşününüz.

   Bu nefes alma işleminin günde yaklaşık 20 000 kez tekrarlandığını bunu yaparken çoğu kez dikkatimizi bile çekmediğini düşününüz.

Almamız gereken hava karışımının gittiğimiz her yerde hazır olduğunu ve azalmadığını tefekkür ediniz.

Arkasından şükür ve minnet duygusu kendiliğinden gelecektir.

 


MANŞET!

BIÇAĞI KARNINA Bİ SAPLARSAM...

Karşılaştığım ibretlik olayları pek unutmam. Kendimce ders çıkarmaya çalışırım. Bu gün, yaşadığım ibretlik (veya öyle algıladığım) bir olayı...