HAYAT TECRÜBELERİMDEN (Samimiyetten dargınlığa.../ düşmanlığa...)

-Hocam, uzun zamandır burada yaşıyorsunuz ve yaşınızın altmışı geçtiğinizi söylüyorsunuz. Size ilginç gelen şahit olduğunuz olaylar var mı?
- Var kardeşim. Hem de çok var. Fakat bu gün bir tanesini anlatayım:
"Uzun süre birbirlerinin samimi dostları veya arkadaşları olan bazı kişilerin zamanla birbirlerinin adını dahi duymaya tahammül edemedikleri bir hale geldiklerine bile şahit oldum. Bunları aşağıdaki şekilde gruplandırabilirim:
1.Grup: Bu grupta, bazı samimi arkadaşlar ortaklık kuruyorlar veya beraber iş yapıyorlar. Belki samimiyetleri sebebiyle ortaklık ayrıntılarını konuşmuyorlar veya muallak bir biçimde konuşup yazıya dökmüyorlar. Biz zaman sonra işler bozuluyor ve (belki bozulmanın sebebi olarak birbirlerini suçladıkları için / belki başka sebeple) Birbirlerine karşı samimiyetin kaybolmasından başlayıp düşmanlığa kadar gidebilen kişileri gördüm.
2-Grup: Bu gruptaki birbirlerinin samimi arkadaşları bazı kişiler bir yerin yönetiminde bulunuyorlar. (Siyasi parti yönetimi, STK yönetimi, Sendika yönetimi gibi) Zamanla aralarında yönetim anlayışı farkı veya sen-ben davası çıkıyor. Sonuç olarak birbirlerinin yüzüne bakmayacak hale gelebiliyorlar.
3 Grup: Akrabalık ve dostluklarını dünürlükle taçlandıran bazıları bu gruba giriyor. Evlenen çocuklarının aralarının bozulmasıyla veya gelin veya damadın, kayınvalide, kayınpeder, görümce, elti gibi kişilerle problem yaşamasıyla dünürler arasının soğumasından başlayıp küslük durumuna kadar bir durum oluşabiliyor.
4.Grup: Bu grupta, evlenmeden önce çok samimi olduğu ailesiyle (Anne-baba, kardeşler gibi) evlendikten sonra arası bozulan hatta bayramlarda bile görüşmeyen erkekler var. Maalesef bunları da gördüm.
NOT: Bu durumların sebepleri üzerinde sosyologların araştırma yapması iyi olur.
31-12-2022 ALİ USLU - TAVŞANLI

KÖYÜMÜZDE İLKEL YÖNTEMLERLE YAPILAN BAZI TEDAVİLERİN MANTIKLI AÇIKLAMASI-1

SAÇMA GİBİ GÖRÜNEN FAKAT NETİCE ALINAN TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Çocukluğumda göz kapağımda şişlik oluşmuştu. Köyümüzde buna "it dirseği" diyorlarmış. (Neden öyle diyorlarsa???)
Annem daha önceden bunun tedavisini duymuş ve o tedaviyi bana uyguladı. Tedavi şöyleydi:
Yere, yüz yukarı yattım. Yüzüme tülbent örttüler. Problemli gözümün üzerine küçük bir ekmek parçası koydular. Getirdikleri köpek oradan ekmeği alıp yedi. Kısa zaman sonra benim gözümdeki problem halloldu elhamdülillah.
Liseye gittiğim dönemlerde bu olayı düşündüm. Köpeğin ekmeği oradan almasıyla göz kapağımın iyileşmesi arasında ne gibi bir alaka olabilirdi?
Kendi kendime "Acaba köpeğin nefesinin bir etkisi olmuş mudur?" diye düşündüm. Tabii bir sonuca varamadım.
Üniversiteden sonraki yıllarda "insandaki enerji" meselesi dikkatimi çekti. Canlılardaki enerjiyi ve etkilerini araştırdım. Biyo enerjiyi araştırdım. Bu araştırmalarım sırasında zihnim, köpekle göz tedavisi olayına gitti.
Zihnimde şunlar oluştu:
Köpek gözümün üzerinden ekmeği alırken / yerken biraz korku içerisinde bütün dikkatimi gözüm üzerine yoğunlaştırmıştım. Bu yoğun odaklanma esnasında vücudumdaki büyük bir enerjiyi de orada toplamış oldum. Büyük ihtimalle işte oradaki enerji yoğunluğu göz kapağımın iyileşmesine vesile oldu. En doğrusunu Allah Teala bilir.
Bir de işin şu yönü var; Geçmiş dönemlerde kendisinin veya yakınlarının başına gelen bu tür sıkıntıdan kurtulmak için insanlar ne kadar değişik yollar denemiş olmalılar ki sonunda köpeğin gözden ekmek almasında çareyi bulmuşlar.

MÜSLÜMAN OLMAK VE MÜSLÜMAN ÖLMEK

 Müslüman olmak önemlidir.

Müslümanca yaşayabilmek daha önemlidir.

En önemlisi de müslüman olarak ölebilmektir.

Bu konuda aşağıdaki ayet-i kerime çok dikkat çekicidir.

"Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün. (Âl-i İmrân : 102)

Ayeti kerime'de takva sahibi olarak yaşamak ile müslüman olarak can vermek arasında yakın bir alakanın  olduğu anlaşılıyor.

Hz. Yakup Peygamberin, çocuklarına müslüman olarak ölmeyi tavsiye ettiği (Bakara 132.) ayette bildirilir.

Hz Yusuf (AS) da : "...Benim canımı müslüman olarak al ve beni salihlerin arasına kat." (Yusuf suresi:101) diye dua etmiştir.

Rabbim cümlemiz takva sahibi bir müslüman olarak yaşamayı ve emaneti teslim etme zamanı geldiğinde müslüman olarak ruhumuzu teslim etmeyi nasip eylesin.

HATANIN SEBEPLERİ

-Hocam, insanın hata yapmasının en önemli sebebi nedir?
*-Kişinin kendini yeterli görmesidir. Bu sebeple eleştirilere (özellikle dostlarından gelen eleştirilere) kulaklarını kapamasıdır.
Bir kaç yıl önce Üniversite Seçme Sınavında birinci olmuş gençle yapılan röportaj çok dikkat çekiciydi. Gence soruluyor: "Sınava nasıl hazırlandınız?"
Genç cevap veriyor: "Derse girdiğimde, o dersi hiç bilmiyormuşum, ilk defa öğreniyormuşum gibi düşünerek girdim ve o şekilde dersi dinledim."
En iyi bildiği konuları bile hiç bilmiyormuş gibi dinleyebilmek... Gerçekten süper bir şey...
"Ben zaten bunları biliyorum" diyerek dinlemeye tenezzül etmeyenlerin elbette yanlışlarını düzeltme, noksanlarını giderme şansı olmaz.

MÜ'MİNİ FELAKETE SÜRÜKLEYEN ŞEYLER

-Hocam, mümin bir kimseyi felakete sürükleyen en önemli şey nedir?
*-Bence farzları terk etmesidir. Daha büyüğü ise bundan rahatsızlık duymamasıdır.
-İkincisi nedir?
*-Aşırı hırstır kardeşim. Aşırı hırs kişinin helal-haram sınırlarını çiğnemesinde en büyük etkendir.
-Hangi konuda hocam?
*-Hırsları hangi konudaysa o konuda...

İLK OKUL ÖĞRETMENİM

İLK OKUL ÖĞRETMENİM.
İlk okulda köyümüzde iki derslik vardı. 1.2.3 sınıflar bir derslikte, 4 ve 5. sınıflar öbür derslikte okurlardı. Bizim zamanımızda okulumuzun iki öğretmeni vardı.
Okula, 1968 yılında arkadaşlarımdan bir yaş küçük olarak başlamıştım. İlk iki yılımı Seher (YAMAN) öğretmenimizde okudum. Sonra tayini çıktığı için başka yere taşındı.
Seher Öğretmen, gönlümde en çok yer edinen öğretmenlerimden birisi, belki de ilk sıradakidir.
Aslında öğretmenimizin iki yılda öğrettiği hiç bir şeyi hatırlamıyorum. Öğretmez olur mu? Elbette çok şey öğretmiştir. Mesela okuma yazmayı O öğretmiştir, fakat hatırlamıyorum. Onunla ilgili hiç bir hatıramı da hatırlamıyorum. Fakat, Seher Öğretmenimiz aklıma geldiğinde kalbimin bütün hücrelerinde altı-yedi yaşındaki bir çocuk masumiyetiyle sevgi ve derin bir saygı hissediyorum. Bu duygular öğretmenimizin bizim için çok güzel şeyler yaptığının göstergesidir.
Düşünüyorum... Acaba benim okulu ve okumayı sevmemde bu öğretmenimizin etkisi olmuş mudur?
Şimdiki karakterimin oluşmasında etkisi nedir? Müsbet (olumlu) şeylere ilgi duymamda, haksızlıktan uzak durmamda bu hocamızın etkisi olmuş mudur?
Yukarıdaki sorduğum bu sorulara Seher öğretmenimizin mutlaka olumlu katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Bilgi düzeyinde hafızamda fazla bir şey kalmasa da bilinç altı düzeyinde büyük etkisi olduğuna inanıyorum. Çünkü bizi hayatımız boyu etkileyen bilinçaltı kotlarımız daha çok çocukluk döneeminde oluşuyor.
"Bir kişinin en büyük şansı ilkokulda iyi bir öğretmene denk gelmesidir" cümlesine benzer bir söz okumuştum. Bunun, en büyük şans olmasa da büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Ben ilk iki yıl bu fırsattan istifade etmişim elhamdülillah.
On yıl kadar önceydi. Bir dostum Seher Öğretmenimizin İnegöl'de oturduğunu öğrenip, telefonunu bulmuş. Ziyarete beraber gittik. Çok memnun oldu. Yanaklarımızdan bir annenin küçük bir çocuğunu öper gibi öptü. Ben de o anda kendimi altı-yedi yaşlarında ilkokul öğrencisi gibi hissediyordum.
Allah Teala öğretmenimizden razı olsun. Hayırlı ömürler ihsan eylesin.
12.12.2022 Ali USLU (Emekli öğretmen)

ÖĞÜT ALMAKTAN HOŞLANMAYAN GENÇLERE NE YAPALIM

Gençlerin çoğu öğüt dinlemekten hoşlanmıyor diye duymuştum. Ben de bu durumu gözlemledim. Bilmiyorum belki de gençler nasihat dinlemek yerine ikna edilmek istiyorlardır.
Bu sebeple bir kaç yıldır ben de metot değiştirdim. Gençler benden nasihat istemedikçe nasihat etmiyorum.
Benimle görüşmeye gelen gençleri önce sözünü kesmeden dinliyorum. Konuşması bitince bazı konulardaki düşüncelerini daha iyi anlamak için sorular yöneltiyorum. Kesinlikle düşüncelerini küçümsemiyorum ve saçma da olsa "böyle saçma düşünceleri nereden öğrendin" veya "yanlış düşünüyorsun / biliyorsun" gibi cümleler kurmuyorum.
Bazen de ona hak veriyorum ve "Ben de senin durumunda olsam muhtemelen öyle düşünürdüm" gibi şeyler söylüyorum.
Kafasına takılan konularla ilgili.(Veya önceden bana söylenmiş problem ettiği konularla ilgili) Meseleye daha geniş perspektiften bakmasını sağlayacak, Onun ufkunu açacak farklı şeyler anlatıyorum. Bu metotla genç direk nasihat almadığı için iyi dinliyor. Olaylara daha farklı bakıp önceki düşüncesinin eksik veya hatalı olduğunu anlayabiliyor ve buna kendisi karar vermiş oluyor. Böylece nasihat etmeden problemi çözmeye çalışıyorum.
O genç kardeşim için içimden dua ediyorum. Sonucu Rabbime bırakıyorum.

KISKANÇLIĞIN MANTIĞI

KISKANÇLIK ÜZERİNE-3
- Hocam kıskançlığın mantığı nedir?
-Kardeşim kıskançlığın mantığı falan yoktur. Başkasının elindekinin yok olmasını istemenin mantığı olamaz. Bu durum bence patolojik bir durumdur.
Bir de şunu söyleyeyim; Sadece yoksun olanlar kıskanmaz.
"Benim yok onun da olmasın" düşüncesi yoksun olanların kıskançlığıdır.
"Yalnız benim olsun, başkasının olmasın" düşüncesi de değişik bir kıskançlık türüdür ve nimetlere sahip olanların kıskançlığıdır. Bu tür kıskançlıklar da az değildir.
Bir öğrencinin sınıfta sadece ben yüksek puan alayım, başkası yüksek almasın düşüncesi buna örnektir.
Bu elbiseden ilçede sadece bende olsun, başkasında olmasın düşüncesi de bu türden bir kıskançlıktır.

"DİN" İLE "DİN KÜLTÜRÜ" FARKI


Fakültede öğrenci iken, bir hocamız tahtaya bir daire çizdi. Ortasına "DİN" diye yazdı. Altına da açıklama mahiyetinde "Kuran-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin sahih sünneti" yazdı.
Sonra, önceki daireyi de içine alan daha büyük bir daire çizdi. Ona da "DİN KÜLTÜRÜ" yazdı. Altına da "Din ile ilgili, yapılan yorumlar, fetvalar, vb." yazdı.
Sonra da açıklama yaptı. "Dinin kendisinde kesinlikle yanlışlık hata olamaz. Çünkü o her şeyi bilen Allah Teala ya aittir. Fakat dinin yorumlarında hatalar olabilir çünkü bunlar müslümanların (özellikle alimlerin) dinden anladıklarıdır. İnsanlar da hatadan münezzeh değildirler"
Mesela tefsirler dinin yorumudur. Müfessirler (Allah Teala Onlardan razı olsun) belli bir usul çerçevesinde o ayetten anladıklarını yazmış ve söylemişlerdir. Bazen aynı ayetin açıklaması değişik müfessirler tarafından farklı biçimlerde yapılmıştır. Bizler bu farklı görüşleri okuyarak ayetin ne demek istediği noktasında fikir sahibi oluruz.
Mezhepler de dinin yorumudur. Bu sebeple aynı mesele hakkında mezheplerin görüşleri bazen farklı olabilmektedir. Mezhepler bizim için dinimizin uygulama noktasındaki kolaylıklardır.
Yanlış anlaşılmasın bunlar din dışı şeyler değildir. Fakat dinin kendisi de değildir. Mezhep imamlarımız (Allah Teala onlardan razı olsun) belli usuller çerçevesinde fetvalar vermişler, bunun için gayret göstermişler ve bundan sevap da kazanmışlardır. Bu fetvalar bizim hayatımızı oldukça kolaylaştırmıştır.
Tarikatler, cemaatlerin din anlayışı, tecrübeleri ve uygulamaları da dinin yorumudur.
Vaazlarda, hutbelerde, din sohbetlerin çoğunda dinin yorumu vardır.
Müslüman toplulukların ve bireylerin dini anlama ve yaşama biçimleri de dinin yorumudur. Dinin kendisi değildir. Bunlarda veya uygulamalarında az da olsa hata ihtimali vardır. Bu hatalar dinimizin kendisine nisbet edilemez. Hata, hata sahibine aittir.
Kısaca Ali Uslu'nun okuduğu ayette hata olamaz ama açıklamasında hata olabilir.ve bu hata Ali Uslu'ya aittir.

KISKANÇLIK KİMLER ARASINDA DAHA FAZLA OLUR.

-Peki hocam kıskançlık (çekememezlik) daha çok kimler arasında olur?
-Kardeşim! kıskançlığın tamamına yakını birbirlerini tanıyan hatta aynı ortamı paylaşan kişiler arasında olur.
Mesela kıskanç öğrenci kendisinden daha yüksek not alan sınıf ve okul arkadaşını kıskanırken başka okuldaki daha yüksek puan alan öğrenciyi kıskanmaz.
Kıskançlık genelde aynı meslek grupları içerisinde daha fazla olur. En çok ta aynı kurumdakilerin arasında olur.
Aynı köyde yaşayan kişiler arasında da kıskançlık daha fazladır.
Bir de maalesef akrabalar arasında bu durum yaygındır.

KISKANÇ KİŞİLERİ NASIL TANIYABİLİRİZ?

Hocam kıskanç (çekemeyen) kişileri nasıl tanıyabiliriz?
-Kardeşim çocuklar kıskandığını davranışlarıyla belli ederler fakat büyükler bunu ustalıkla gizleyebilirler. Tesbitlerime göre gizleyemeyenlerin veya ara sıra açık verenlerin bu konudaki davranışları şöyledir.
1- Çevresindeki, özellikle yakın çevresindeki güzellikleri, başarıları görmezden gelirler, tebrik etmezler.
Mesela kıskanç bir öğrencinin arkadaşına güzel bir ayakkabı alındı diyelim. Kıskanç öğrenci onu görmezlikten gelir. "Güle güle kullan" gibi sözler söyleyemez.
Öğrenciyi örnek olarak verdim. Öğretim üyesi bile olsa güzel bir makale yayınlamış arkadaşını tebrik etmez, görmezden gelir.
2- Kusur bulmaya, küçümsemeye veya kulp takmaya çalışırlar.
Ayakkabı örneğine devam edelim; Diğer arkadaşları ayakkabıyı görüp arkadaşlarına "güle güle kullan, çok yakışmış" gibi sözler söylediklerinde orada bulunan ve ayakkabıları fark etmek zorunda kalan kıskanç öğrenci hemen kusur bulmaya veya küçümsemeye çalışarak.
"Cuma pazarından mı aldınız?
Pazarın gözünü çıkarmışsın?
Daha iyi bir renk bulamadın mı?
O markanın imitasyonu galiba vb." gibi cümleler söyleyerek ayakkabının değerini kendince düşürmeye çalışırlar.
Bir örnek de kulp takmak için vereyim. Diyelim ki, kıskanç bir kişinin komşusunun kızı nişanlanmış. Bu haberi duyduğunda normal bir kişi: "iyi olmuş Rabbim mübarek eylesin" gibi hayır duada bulunması gerekirken, kıskanç kişi hemen kulp takmaya çalışır.
Mesela: "ee elinde telefon sokak sokak gezerken bulmuş demek ki birisini" gibi ipe sapa gelmez cümleler kurarlar.
Komşunun veya akrabasının oğlu işe girmiş diyelim. Normal kişi bu haberi duyduğunda sevinmesi gerekirken kıskanç kişi:
"ee babası gibi sen de siyasilerin yalakalığını yapsan senin oğlun da bir işe girerdi."
Komşunun veya akrabanın çocuğu üniversite sınavında yüksek bir başarı elde etmiş diyelim. Kıskanç kişi buna sevinmez hemen küçümseme ve kulp takma sözlerini söyler:
"Bir de kazanmasaydı bari, özel dersler, özel hocalar, dersaneler... tabi ki kazanacak..."
3- Çevresinde bir güzellik olduğunda bir mutlulukları olduğunda kıskanç kişiler o gün çok gergin olurlar. Normalde problem olmayan küçük şeyleri bile problem yapmaya başlarlar.O gün çevresinin burnundan getirirler.
4- Kıskandıklarının başına bir olumsuzluk gelmesi onları mutlu eder. Bir de adalet duygusunun arkasına gizlenirler.
Mesela : Kıskandığı kişilerden birisini arabasının kaza haberini alsa mutluluğunu ilk anda gizleyemez. Sonra da "ee haramlar bi şekilde çıkacak tabii. İyi ki canlarına gelmemiş." gibi suçlayıcı dil kullanırlar.
Rabbim nefsimizi ve neslimizi başkalarının elindeki nimetleri, başarılarını, mutluluklarını kıskanmaktan muhafaza eylesin.
Kıskanç kişilerin maddi ve manevi şerlerinden muhafaza eylesin.

DUYMADIK, BİLMİYORDUK DİYEMEYİZ ARTIK...

 PEYGAMBER EFENDİMİZİN VERDİĞİ HABERİ BEN DE DUYDUM SİZLER DE DUYDUNUZ...

"İman eden kullarıma söyle: Namazlarını dosdoğru kılsınlar, kendisinde ne alış-veriş, ne de dostluk bulunan bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah için) gizli-açık harcasınlar. "(İbrâhîm Suresi : 31. ayet)

ENGELLİLERE BAKIŞ

 Dün Engelliler Günüydü.

Öğrencilerimin engelli arkadaşlarına bakışını düşündüm.
Bu konuda öğrencilerde bilinç düzeyinin git gide arttığını müşahede etmiştim.
Öğretmenliğe başladığım yıllarda az da olsa bazı öğrencilerin özellikle zihinsel engelli (saf dediğimiz) ve konuşma zorluğu çeken çocuklarla eğlendiklerini (dalga geçtiklerini) görürdüm. Öğretmenliğimin son yıllarında ise böyle durumlara hiç rastlamadım diyebilirim.
Hani "bu gençler çocuklar nereye gidiyor böyle" diye sık sık şikayet duyarız ya. En azından bu konuda iyiye gidildiğini söyleyebilirim.
Aslında hepimiz bir engelli adayıyız. Mesela rahmetli annem son yıllarını önce tek değnekle, sonra çift değnekle son on ayını da yatağa bağımlı halde geçirmişti.
Rabbim engelli kardeşlerimize ve ailelerine kolaylıklar ve sabırlar versin.
Çektikleri sıkıntıları Ahiret mükafatı olarak karşılarına çıkartsın.
ALİ USLU

YOUTUBE KANALIMIZ

 Kısa videolarımızın yayınlanacağı YouTube kanalımızın linki aşağıdadır:

https://youtube.com/@aliusluhayat

MANŞET!

BIÇAĞI KARNINA Bİ SAPLARSAM...

Karşılaştığım ibretlik olayları pek unutmam. Kendimce ders çıkarmaya çalışırım. Bu gün, yaşadığım ibretlik (veya öyle algıladığım) bir olayı...