PEYGAMBER EFENDİMİZ KANDİL KUTLAMIŞ MI

 PEYGAMBER EFENDİMİZ KANDİL KUTLAMIŞ MI?

Üç yıl önce mübarek geceler konusunda kafası karıştırılmış bir öğrencim ile aramızda şöyle bir konuşma geçmişti:

-Hocam! Peygamber efendimiz Kadir Gecesi dışında mübarek geceleri kutlamış mı?

*-Peygamberimizin yaptığını mı yapmak istiyorsun?

-Evet.

*-Mübarek gecelerde ne yapıyorsunuz? Veya kutlayanlar ne yapıyorlar? 

-O gün namazlarımı tam kılıyorum.Yatsı namazına camiye gidip namazımı cemaatle kılıyorum. Namazdan sonra biraz nafile namaz kılıyorum. Kuran okuyorum. Tesbihat yapıyorum. İstiğfar ediyorum. Evdekiler o gün oruç tutuyorlar.

*- Bak delikanlı! Peygamberimiz bir mazereti yoksa farz namazlarının tümünü cemaatle kılardı. Her gecenin bir kısmını namaz kılarak ve Kuran okuyarak geçirirdi. Her gün istiğfar, tesbihat ve zikir yapardı. Ramazan haricindeki bazı günler –özellikle pazartesi, Perşembe günleri- oruç tutardı.

Dolayısıyle bu tür gecelerde de bunları yapardı. Yani Peygamber efendimizin her gecesi mübarek gece gibi idi 

Sen de Peygamberimiz gibi yap. Demek ki sen en azından bu tür gecelerde Peygamber efendimizin yaptığı ibadetleri yapmaya çalışıyorsun. 

                                                                                     Bu vesile ile Mİ'RAC GECEMİZİ TEBRİK EDİYORUM. 

Ali USLU

KİME? NE KADAR GÜVENMELİYİZ?

Arkadaşlarınız veya fazla muhatap olduğunuz kişilerle ilgili hayal kırıklığına uğramak veya onlar sebebiyle üzülmek istemiyorsanız:

Kime? Hangi konuda? Ne kadar? güvenebiliriz? Güvenebileceğiniz kişileri test edebilirsiniz veya gözlemlerinizden yola çıkarak onlara puan verebilirsiniz.

Çünkü, herkese her konuda tam güvenilmeyebilir. Bazı konularda çok güvenilir olan bir kişi, başka bir konuda zayıf olabilir. Bunlar hangi konular olabilir:

Sözünde durup durmadığı.

Para ve mal konusundaki zaafiyeti.

Makam-mevki ile ilgili zaafiyetleri.

Karşı cinsle ilgili zaafiyetleri.

Sır saklama durumu.

Adam satıp satmaması.

Başı dara düştüğünde vazgeçtiği şeyler.

Öfkelendiğinde kendini kontrol edip edememesi. gibi...

 

ÖLÜM ANINDA GELEN MÜJDE

 ÖLÜM ANINDA GELEN MÜJDE

"Rabbimiz Allah’tır" deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler: "Korkmayın, üzülmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!" (Fussilet : 30)

"Biz, dünya hayatında da âhirette de sizin dostunuzuz. Orada, çok bağışlayıcı, çok merhametli olan Allah’tan bir ikram olarak sizin için canınızın çektiği her şey bulunacak, yine orada umduğunuz her şeyi elde edeceksiniz." ( Fussilet : 31-32)

KURAN YOLU TEFSİRİNDE MELEKLERİN İNMESİ İLE İLGİLİ ŞU BİLGİLER VERİLMİŞTİR

“…Müminlerin üzerine meleklerin inmesi ne zaman gerçekleşir? Bu soruya başlıca şu cevaplar verilmiştir:

 a) Ölüm sırasında;  b) İnsanlar yeniden diriltilip kabirlerinden çıkartıldıkları sırada;  c) Ölüm sırasında, kabirdeyken  ve yeniden dirilme sırasında olmak üzere üç defa.”    (Râzî, XXVII,  123; Şevkânî, IV, 589)

Rabbimiz bizleri imanı sağlam, istikamet üzere yaşayan ve ayetlerdeki müjdeleri alanlardan eylesin.

 

 

YAŞLI BABAMA HEP BEN BAKIYORUM.

-Hocam!

*-Buyur kardeşim.

-Babam oldukça yaşlandı. Diğer kardeşlerim bir şeyleri bahane ederek babama bakmıyorlar. Bakımını hep ben yapıyorum.

*- Bu büyük lutufa ne yaptın da mazhar oldun kardeşim.

-Ne lutufu hocam dalga mı geçiyorsun?

*-Estağfirullah kardeşim... Bu konuda aldığın sevabı bilselerdi  babanızın bakımı için seninle yarışırlardı. Bu geçici dünyada baban için yaptıklarının mükafatını ahirette gördüğünde sen bile şaşıracaksın ve "iyi ki babama ben bakmışım" diyeceksin. inşâallah.

İkinci olarak, bu sebeple dünyada hangi nimetlere kavuştuğunu ve kavuşacagını, ne tür musibetlerden kurtulduğunu ve kurtulacağını tam olarak bilemezsin.

Üçüncü olarak, senin yaşında, hastalıktan veya kazadan dolayı yatalak durumda olup, bakıma muhtaç olanlar da var. Bak Rabbimiz sana sağlık vermiş, imkan vermiş ki babana bakabiliyorsun. Olaya biraz da bu yönlerden bak istersen kardeşim. Allah Teala kolaylıklar versin. Ahiretini kazanmak için eline çok önemli bir fırsat geçmiş. Sakın ha o fırsatı tepmeyesin.

 

NASIL MÜKEMMEL OLABİLİRİM

*-Hocam! Ben mükemmel bir insan olmak istiyorum. Nasıl olabilirim?

-Bak düşüncesi güzel kardeşim! Ben mükemmel birisi değilim çook eksiklerim var. Fakat nasıl mükemmel kişi olunacağını söyleyebilirim.

*-Buyurun, söyleyin...

-Mükemmel kişiyi örnek alarak...

*-Nasıl yani? -Hz. Muhammed aleyhisselamı Cenab-ı Hakk terbiye ettiği için O her yönüyle

mükemmel bir kişidir. Kalem suresinde Onun ahlakı övülmekte Ahzap suresinde bizlere örnek olarak gösterilmektedir. Bu sebeple Onu ne kadar örnek alırsak o kadar mükemmele yaklaşmış oluruz.

Mesela peygamberimiz:

Mükemmel bir eğitimci, mükemmel bir eş, mükemmel bir baba, mükemmel bir arkadaş, mükemmel bir idareci, mükemmel bir mü'min ve mükemmel bir kuldur. Aynı zamanda görevini layıkıyla yerine getiren bir Rasuldür. Yani O, durduğu her yerin hakkını en güzel şekilde vermiş, muhataplarının kendini iyi ve değerli hissetmesini sağlamıştır.

Çevremizdeki kişiler Onun hangi davranışını örnek alırsa veya (davranış yönünden Ona benzerse) o davranış yönünden kamil olurken diğer yönlerden noksan olabilir. Mesela Onu bir baba olarak örnek alan şahıs mükemmel bir baba olabilirken, eşlerine karşı davranışlarını örnek almadığında sıradan bir eş olabilir.

Bazen, hayran olduğumuz, mükemmel zannettiğimiz şahısları yakından tanıdığımızda bazı davranışlarının basitliğini öğrenip hayal kırıklığı yaşayabiliriz. Aslında hayal kırıklığı yaşamak yerine onların iyi davranışlarını örnek alıp sevmediğimiz davranışlarını da terk edersek yine kamil insan olma yolunda oluruz inşaallah.

Özetlersek Peygamber efendimizin bize sahih yollarla bildirilen bütün davranışlarını gönül huzuruyla örnek alabiliriz ve almalıyız. Çevremizdeki kişilerin davranışlarına karşı daha seçici olmalıyız. Tabiri caizse arı gibi arı gibi olmalı onlardaki sadece güzellikleri almalıyız.

TEK TEK

İnsan sosyal bir varlıktır, Toplum içinde yaşar.

Lakin;
Herkes tek olarak doğar.

Tek olarak ölür. (Toplu ölüm olsa bile herkes kendi ruhunu teslim eder, acısı varsa herkes kendi acısını hisseder)

Hastalandığında her kes ızdırabını kendisi çeker.

Aynı masada yeseler bile kimse başkasının yerine yemek yiyemez.

Eşler aynı yatakta yatsalar da herkes kendi uykusuna dalar.

Velhasıl toplum içinde yaşasa da insan, herkes kendi hayatını yaşar.

Ahirette de, herkesin hesabı ayrı ayrı görülür. Ve her kes mükafatını veya cezasını yine kendisi görür.

Demem o ki, "herkes böyle yapıyor" diye yaptığımız şeyler, özellikle ahirette bize kazandıracak mı yoksa kaybettirecek mi iyi hesap etmek gerekir.

FARZEDELİM Kİ...

 Diyelim ki, krallıkla yönetilen bir ülkede yaşıyorsunuz. Ülkenin kıralı, bir gün belirliyor ve belirlediği gün için şöyle ilan ediyor:

"Belirlenen bu bir gün benim istediğim şeyleri yapıp ve istemediğim şeylerden uzak durarak yaşayacak olan vatandaşlarıma ömür boyu müreffeh bir hayat vadediyorum; Onlara istedikleri villalar, arabalar, hizmetçiler, en güzel yiyecek ve giyecekler ve daha pek çok şey bedava verilecek ve ömür boyu geri alınmayacak.”

İstediği şeylere bakıyorsunuz. Çok zor şeyler değil. Üstelik insan fıtratına uygun şeyler. Mesela kimseye haksızlık yapmayacaksınız. Yalandan hileden uzak duracaksınız. İhtiyacı olanlara yardım edeceksiniz. Nefsin istediği bazı kötü şeylere engel olacaksınız gibi. O ülkede yaşıyor olsanız ne yapardınız?

Teşbihte hata olmaz fehvasınca düşünelim; 100 yıllık dünya hayatına göre 1 günün hesabı olur mu? Elbette olmaz değil mi? Aslında, sonsuz Ahiret hayatına nazaran dünyada en uzun yaşayan kişilerin hayatı bir gün değil bir saat bile sayılmaz.

İşte bizler, ebedi Ahiret hayatına göre, çok kısa olan dünya hayatında Allah Teala'ya iman eder, O’nun istediği hayatı yaşamaya gayret edersek, ebedi Ahiret hayatında, İstediğimiz her şeyin en güzellerine, ( elden çıkma korkusu da olmadan) sahip olacağız inşallah.

Aslında bunları biliyoruz fakat, nefsimize mi ağır geliyor, şeytan mı bizi kandırıyor Rabbimizin ayette ikaz ettiği duruma düşüyoruz.

“ Fakat siz (ey insanlar!) ahiret daha hayırlı ve daha devamlı olduğu halde dünya hayatını tercih ediyorsunuz.” (A’la suresi 16-17)

RABLİK TASLAMAK

“Rab” kavramının, Yaratan, koruyup gözeten, terbiye eden, malik gibi anlamları olduğu gibi, bir manası da kural koyan demektir. Allah Teala’nın koyduğu kuralları beğenmeyip alternatif kurallar koyanları Kuran-ı Kerim rablık taslamış sayar. Detaylı bilgi için Tevbe suresi 31 ayetin meal ve tefsirine bakılabilir.

Dindar saydığımız kişiler arasında bile, farkına varmadan "rab"lik taslayanlar oluyor bazen.

Mesela, adam hanımının akrabalarıyla problem yaşamış diyor ki karısına: “Annenle veya babanla veya kardeşinle görüşmeyeceksin.” Niçin? Ben senin kocanım da ondan.

Bu durumun tersini de gördüm dominant bir bayan, beyini ailesine göndermiyor, torunlarını babaannesine göstermiyor.

Bak kardeşim Allah Teala akraba ile alakayı kesmemeyi emrediyor. Sen onlarla alakayı kes diyorsun. Bu durumda sen rablik taslamış oluyorsun. Tamam senin problemin varsa sen gitmeyebilirsin.  Ama akrabalık bağlarını koparmaya hakkın yok.

Kısaca gücü elinde bulunduran kişilerin bazıları haddini aşarak kocalık veya karılıktan ziyade rab kesiliyorlar eşlerinin başında.

Allah Teala bazı insanlara fırsat vermesin. Avrupa’da oğullarıyla beraber yaşayan bir aileden bahsettiler. İki yılda bir Türkiye’ye izine geliyorlarmış. Dünürler arasında bir problem yaşanmış. Tam on sene gelinlerini ailesiyle görüştürmemişler. O zaman telefon yok mektup atsalar kayınvalidenin haberi olacak...  Ne büyük bir zulümdür bu. Şimdi bu kişiler öldüler. Orada ne yaparlar bilmem.

İnsan için hele bir müslüman için en önemli şey haddini bilmektir. Özellikle, eşimize, çocuklarımıza, idaremiz altındakilere karşı haddimizi bilmek ve sınırları aşmamaktır. Kuran-ı Kerim, Nahl /90 da şöyle buyurulur

“Şüphesiz ki Allah, adaleti, ihsanı ve yakınlara vermeyi emrediyor,

her türlü edepsizlikten, kötülükten ve haddi aşmaktan sizi men ediyor. o, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”

YARIN BAŞLA, TAM BAŞLA!!!

 Şeytanın en büyük hilelerinden birisi de engelleyemediği iyi şeyleri erteletmek için telkinde bulunmasıdır.(vesvese vermesidir).

Mesela beş vakit namaz kılmanın önemini bildiği halde tembelliğinden veya gafletinden dolayı namaz kılmayan kişi, düşünür ve namaza başlamaya karar verir. Diyelim ki bu kararı verdiğinde ikindi ezanı okundu ve ikindi namazını kılacak. Kişinin içinde genelde şöyle bir duygu oluşur.

 "Yarın sabah namazında namaza başla ve tam başla" Çoğu kişi bu güzel gibi görünen aslında şeytanın hilesi olan düşünceye uyar. Ve genelde ertesi gün sabah namazına kalkamaz ve bu güzel düşünce eyleme dönüşemeden yarım kalır.

Böyle durumlarda  şu soruyu kendimize sorabiliriz:

"Niçin şimdi değil.?"

Şeytanın bu tür hilelerinden kurtulmanın çaresi, karar verilen iyiliği ertelemeyip şeytana fırsat vermemektir. Eğer ertelersek o bir çok nesilleri aldatan hilekar bize ne gibi hileler yapmaz ki?

GERÇEKTEN ÖYLE DEĞİLMİYİZ?

Rabbimiz Kur'anda diyor ki:

"Fakat siz (ey insanlar!) ahiret daha hayırlı ve daha devamlı olduğu halde dünya hayatını tercih ediyorsunuz." (A'lâ : 16-17)

*Gerçekten öyle değilmiyiz???

MANŞET!

BIÇAĞI KARNINA Bİ SAPLARSAM...

Karşılaştığım ibretlik olayları pek unutmam. Kendimce ders çıkarmaya çalışırım. Bu gün, yaşadığım ibretlik (veya öyle algıladığım) bir olayı...