HAKLI OLMAK YETERLİ MİDİR

 HAKLI OLMAK YETERLİ MİDİR?

   İlişkilerimizde haklı durumda olduğumuzu düşünmek bize güç verir. Fakat haklı olmak her zaman istediğimiz neticeyi almamız için yeterli değildir. Haklı olmanın yanında akıllı olmak da gereklidir.

Örnekle açıklamaya çalışalım:

Diyelim ki siz aracınızla çevre yoluna çıkacaksınız. Işıklarda beklediniz  ve size yeşil yandı. Tam hareket etmek üzereyken baktınız solunuzdan bir kamyon bastırmış geliyor, kırmızı ışıkta geçme ihtimali yüksek...  Adam dalgın mı, sarhoş mu? frenleri mi patladı bilmiyorsunuz. Bilmenizin de bir önemi yok zaten.

Bu durumda ne yaparsınız?

Ya durup kamyonun geçmesini beklersiniz, ki bu durumda akıllılık etmiş canınızı ve malınızı korumuş  olursunuz.

Ya da yol benim hakkım deyip bastırırsınız. 

Haklısınız, yol sizin, ama bu haklılık canınıza ve malınıza zarar gelmesini önleyemeyebilir. Haklı olduğunuz halde yaralanabilir veya ölebilirsiniz.

   İnsanlarla ilişkilerimiz de böyledir. Bazen haklı olduğumuz halde firene basmak gerekebilir. Yoksa kaza, kaçınılmaz olur.

Ayrıca, bizim kendimizi haklı zannetmemiz illaki haklı olduğumuzu göstermez. Belki muhatabımız da kendini  haklı görüyordur.

Özellikle, evli çiftlerin bu konuya çok dikkat etmesi gerekir. Haklı olduğunu zannettiği durumlarda bile firene basmalı, kontrolü kaybetmemelidir. Biz buna SABIR  diyoruz.

Aksi halde bir çok aile yuvası kazaya uğrayıp hasar görebilir, dağılabilir. Bu sebeple kavgalar olabilir, hatta cinayetle sonuçlanabilir.

  Yüce Kitabımız Kuranda “MUHAKKAKİ ALLAH SABREDENLERLE BERABERDİR” (2/153) Buyuruluyor.

Haklı da olsak haksız da olsak sabırlı olmak, netice itibariyle bizi kazançlı hale getirir.

Ali USLU 

SAHTEKARLAR VE YALANCI ŞAHİTLERİ

 AHTEKARLAR VE YALANCI ŞAHİTLERİ

Malumunuz facebookta sponsorlu reklamlar oluyor. Bu sebeple bazen değişik reklamlar sayfamıza düşüyor.
Son bir haftadır en çok dikkatimi çeken sucuk reklamları... (% 100 dana eti 5 kg sucuk 750 TL. Kargo bedava)
Dana kıymasının 400 TL den aşağı olmadığı bir piyasada kilosu 150 TL den dana sucuğu olması imkansızdır değil mi?
Böyle bir sucuk varsa bile "içerisinde dana etinden başka her şey vardır" diye düşünüyor insan.
Reklamın aşağısındaki yorumlara bakıyorsunuz normalden çok fazla yorum var ve hemen hepsi sucuğun kalitesinden, lezzetinden, aromasının güzelliğinden bahsediyor.
Yorum yapanların profillerine baktığınızda çoğunun yeni açılmış hesaplar (büyük ihtimalle sahte hesap) oldukları belli.
Öğrendiğime göre bu da bir sektör olmuş. Görevi, reklamı yapılan mala rağbeti artırıcı yorumlar yapmakmış. Kaç tane hesabı varsa ona göre ücret... Bu olaya "modern yalancı şahitlik" veya "dijital yalancı şahitlik" de diyebiliriz.
Peki bunlara kananlar var mıdır?
Olmasa niye uğraşsın ki adamlar... Muhtemelen biraz safça kişileri kandırıyorlardır, biraz da tamahkar kişiler tuzağa düşüyorlardır.
Benim anladığım, piyasada bir sahtekarlar var bir de onlara yorum adı altında para karşılığı goygoyculuk yapan şahsiyetsizler... Bunlara dikkat edip aldanmamak gerek.
Sosyal medyadaki her reklam veren veya reklama her yorum yapan kişi sahtekardır diyemeyiz elbette. Fakat mal alırken yorumlara bakarak karar veriyorsanız bir daha düşünün derim.
Kur'anımızda alış verişlerde (her türlü) hile yapanlar yerilmiş ve cehennem ile uyarılmışlardır. Aynı şekilde zulme /haksızlığa yardımcı olanlar ve yalan yere şahitlik yapanlar uyarılmışlardır.
Yine Kur'an-ı Kerimde ahiret karşılığında dünyayı (dünyalığı) satın alanların akıbetlerinin kötülüğü haber verilir.
Bu Allah'tan korkmayan dünyaperestleri anladık da, bu tür kişilere devletin bir yaptırımı veya önlemi yok mudur?
ALİ USLU.

EY KİBİRLİ KİŞİ

 Ey kimseyi beğenmeyen, çevresine yukarıdan bakan kibirli kişi,

Çevrene şöyle bir bakmanı tavsiye ederim.

Mesela;

Hastahanelere bir bak... 

Nice pehlivan yapılı kişiler, vücuduna giren (çıplak gözle görülmeyecek büyüklükte) bir virüs veya mikrop sebebiyle yataklara düşmüş, bazıları canlı cenaze durumuna düşmüşlerdir.

Mezarlıklara bir bak...

Nice zenginler, nice nüfuzlu ve nüfuslu kişiler, ellerinden tüm imkanları alınmış vaziyette  sessiz sedasız hesap gününü beklemekteler.

Çevrene bir bak...

Dünün güçlü - kuvvetli kişilerinden bazıları yaşları ilerleyince kendini taşımaktan aciz duruma düşmüşler. 

Dünün kudretli makam- mevki sahibi kişileri makamını kaybetmişler. İtibarını kişiliğinden değil de makamından alanlar makamla birlikte itibarlarını da kaybetmişler. 

Dünün çok bilgili, ve çevresine akıl dağıtan bazı kimseleri çevresine boş boş bakıyorlar. Bazıları kendisini ve en yakın çevresini dahi tanıyamıyorlar.

Kendi vücuduna bak...

Organlarına bir bak... gençliğindeki organlarınla şimdikiler aynı organlar fakat ne kadar da yıpranmışlar. Demek ki vücuduna bile hakim olamıyorsun. Onun yaşlanmasına engel olamıyorsun.

 Uykun iyice bastırdığında göz kapaklarına hakim olamıyorsun. Midenin düzeni bozulduğunda bağarsaklarına bile hakim olamıyorsun.

Ey kimseyi beğenmeyen kibirli kişi! Hangi şeyler sebebiyle kibirleniyorsan bunların bir gün senin de elinden alınacağını unutma.

La havle vela kuvvete illa billah = Güç ve kuvvet sadece Allah'a aittir. (Allah'tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur) cümlesinde belirtilen gerçeğe teslim ol.

 Sana ait olduğunu zannettiğin her şeyin emanet olduğunu, bir gün emaneti veren tarafından geri alınacağını sakın unutma.

Ali USLU / TAVŞANLI.

İKİ FARKLI İNSAN... İKİ FARKLI DAVRANIŞ...

 Bundan 6-7 sene önceydi.

Kütahya'da, fazla samimi olmadığım ve uzun süredir görmediğim bir arkadaşla karşılaştım.

Hoş beşten sonra durumunu anlattı.

Asgari ücretle çalıştığını, kızının üniversite 3. sınıfa geçtiğini ve bu yıl oğlunun da üniversiteye başlayacağını söyledi ve maddi olarak bu işin altından nasıl kalkacağını düşündüğünü bildirdi (veya ima etti.)

"Bir dostumun belli sayıda ihtiyaç sahibi üniversite öğrencilerine burs verdiğini onunla bu durumu konuşacağımı" belirttim ve telefon numarasını aldım çok memnun oldu Teşekkür etti.

Bahsettiğim dostumla görüştüm o da kabul etti ve arkadaşın iki çocuğuna da burs bağlandı.

Aradan 2 yıl geçti, arkadaşın kızının okulunu bitirdiğini ve resmi bir yerde göreve başladığını öğrendim.

Her öğretim yılı başında benim referans olduğum öğrencilerle ilgili durumu arkadaşımla müzakere ederiz.

Öğretim yılı başında telefondan, burs verdiğimiz bu öğrencilerin durumunu sordu.

Birisinin okulu bitirip göreve başladığını, diğerinin okula devam ettiğini söyledim. Bahsettiğimiz arkadaşın yükünün hafiflediğini, kızının iyi maaşlı bir göreve başladığını gerekirse kardeşine destek çıkabilir diye düşündüğümü belirterek bunlara verilen bursu başka daha fazla muhtaç durumdaki öğrencilere kaydırmayı teklif ettim. 

Aradan birkaç ay geçince arkadaş telefonla aradı ve çok sert bir şekilde oğlunun bursunun niçin kesildiğini sordu.

Ben de içimden üzülerek, (çok büyük bir suç işlemişim gibi) özür dileyerek durumu izaha çalıştım. pek aklına yatmadı ama, "neyse falan..."gibi bir söz söyledi...

Tabii herkes böyle değil. Bir de farklı bir durumu anlatayım:

Tavşanlı'daki eski öğrencilerimden, tabiri caizse "anadan habbesiz babadan takkasız" diye bahsedilen gerçekten ekonomik yönden dibe vurmuş bir öğrencim vardı. (Babası vefat etmiş, ailesinden hiçbir yardım görmeyen/göremeyen)

Ona da, bahsettiğim dostum vasıtasıyla burs bağlamıştık.

O çocuk bir gün arkadaşa telefon ediyor ve diyor ki: 

"Abi ben okul haricinde bir işe başladım. Benim bursumu kesip başka ihtiyaç sahibi bir arkadaşa verebilirsiniz. Şimdiye kadar verdiğiniz burslar için çok teşekkür ederim" 

Sonra öğrendim ki asgari ücretin epey altında bir ücretle iş bulmuş. Okul artı iş... idare ediyormuş.

İşte böyle...  farklı iki insan... farklı iki davranış...

Ali USLU/ TAVŞANLI

MANŞET!

BIÇAĞI KARNINA Bİ SAPLARSAM...

Karşılaştığım ibretlik olayları pek unutmam. Kendimce ders çıkarmaya çalışırım. Bu gün, yaşadığım ibretlik (veya öyle algıladığım) bir olayı...