FURKAN

 BİR AYET-İ KERİME VE ...

“Ey iman edenler!
Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız (takva sahibi olursanız); O, size Furkan (iyiyi kötüden , doğruyu yanlıştan ayırt edici anlayış) verir ve sizin kötülüklerinizi örter…
” (ENFAL / 29)
İslami konularda ihtilaflı bir mevzu varsa, bu ayet-i kerimeye dayanarak takva sahibi
alimlerin görüşlerini tercih ederim.

KİM KAZANIYOR KİM KAYBEDİYOR?

Kazandığımızı zannettiğimiz, sevindiğimiz şeyler vardır hayatımızda.

Kaybettiğimizi zannettiğimiz, üzüldüğümüz şeyler de vardır.
Fakat gerçek anlamda kazandık mı kaybettik mi? Bunu O gün görüp anlayacağız.
O gün, kazandığımızı zannedip sevindiğimiz şeylerin bir kısmının aslında bizi zarara soktuğunu, kaybettiğimizi zannedip üzüldüğümüz şeylerin bazılarının ise bizim için kazanç olduğunu anlayacağız.
O gün fasl (her şeyin ayırt edilip ortaya çıkacağı) günüdür. (Nebe suresi/ 17)

SALİH KULLARDAN OLMAK TEMENNİ VE DUASIYLA

 Ne büyük bir ni’mettir salih kullardan olabilmek…

Düşünsenize, Miraç’ta Rabbimiz, Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’e hitaben: “Es selamu aleyke eyyühen nebiyyü…” "Selâm senin üzerine olsun ey nebi..."buyuruyor.

Efendimiz de cevaben:

“Es-selamu aleyna ve ala ibadillahis-salihin” buyuruyor. Yani “Selam bizim üzerimize ve Allah’ın salih kullarının üzerine olsun” diyor.

Ne büyük bir incelik, önce selamı kabul edip sonra salih kulları da kapsamasını arzuluyor.

Bizler de her tehıyyat duasını okuyuşumuzda, sanki efendimizin selamını alıyormuşçasına; “Es selamu aleyna ve ala ibadillahis salihin” diyoruz. Semalardan gelen selamı alıp sonra da salih kullara gönderiyoruz.

Böylece her gün salih kullar arasında sayısını bilemediğimiz kadar selamlaşma ve dualaşma oluyor. Bir de bu güzel dualara meleklerin “amin” demesini ve karşılık olarak onlara dualar etmesini düşünürsek… Ne kadar muhteşem bir sonuç değil mi? Ne güzel bir makamdır salih kulların arasında olabilmek.

Sâlih ve sâliha olarak yetiştirdiğiniz her erkek ve kız evladı kazancı bol olan manevi bir fabrika gibidir. Onların yaptığı her sâlih amelden anne babalara da pay yazılır. Hatta onlar da çocuklarını salih ve saliha olarak yetiştirirse onların (onları hiç görmeseniz bile torunlarınızın) sâlih amellerinden de sizlere pay yazılır.

Dede ve nineler torunlarının sâlih ve sâliha olmaları için gayret gösterirlerse torunlarının sâlih amellerinden onlara da pay yazılır.

Salih olmak da ancak amel-i salih işlemekle olur. Tövbe edip günahlardan arınmak ve salih amel işleyip sevaplarını çoğaltmak için, her yeni gün, hayattaki insanoğlu için yeni bir fırsattır. Keşke, uygulamak da öğrenmek kadar kolay olsaydı.

Ey nefsim, tefekkür et! Niçin yazıyorsun? Niçin okuyorsun? Niçin takip ediyorsun? Niçin konuşuyorsun? Niçin dinliyorsun? Şayet bunlar “salih amel” kapsamına girmiyorsa ziyandasın, unutma!.

Rabbim bizleri de salih ameller işleyen salih kullarından eylesin.,

 

ÇOCUĞUN OKUL BAŞARISI HER ŞEY MİDİR?

 Çocuğun başarısı her şey midir?

Ebeveynlerin çoğu haklı olarak çocuğunun iyi öğretim veren bir okulda okumasını, okulda başarılı olmasını ve ileride iyi bir üniversite okumasını arzu ederler. Yani başarılı bir öğrenci olmasını arzularlar. Bu durum gayet normaldir.

Peki, başarının amacı nedir? Tek başına başarı yeterli midir? Başarıdan daha değerli şeyler var mıdır? Başarılı olmaktan beklentiniz çocuğunuzun ileride iyi bir iş ve aile kurması, kendisine, ailesine ve topluma faydalı bir birey olması ise lütfen yazımızı okuyunuz.

Öğretmenlikte 35 yılı devirdikten sonra emekli oldum. Öğretmenliğim boyunca 4. sınıflardan lise sonuncu sınıflara kadar değişik ilköğretim okulları ve değişik liselerde çalıştım. Tavşanlı’ya geldiğim yıllarda okuttuğum öğrencilerimin birçoğu kırkının üstünde. Yani birçok öğrencimin öğrencilik yıllarından itibaren hayatlarını az çok biliyorum.

İyi bir gözlemci sayılabilirim. Bu zaman zarfında şunları gözlemledim:

Okul hayatında da, sonraki hayatında da başarılı olan öğrencilerimi gördüm.

Okul hayatında çok başarılı olup, gündelik hayatta dibe vuran öğrencilerimi de gördüm.

Okul hayatında başarısız olup, ticaret hayatında ve gündelik hayatında başarılı olan öğrencilerim de oldu.

Okul hayatı da sonraki hayatı da başarısız ve problemli olan öğrencilerimi de tanıyorum.

Şimdi sizlere öğrencilik hayatı başarılarla dolu, sınavlarda derece yapan bir öğrencimden bahsedeceğim. Bu öğrencimiz, ailesinin ilgilendiği, öğretmenlerinin ilgilenip değer verdiği, girdiği sınavlarda derece yapan bir öğrenci. Okuduğu okulların ve öğretmenlerin gözdesi bir öğrenci.

Bizler hem öğretmenler hem veliler başarıyı bazen gereğinden fazla yüceltiyoruz. İşte bu başarısı gereğinden fazla önemsenmiş ve ilgi odağı olmuş öğrencilerimiz -sağlıkçıların ilaç için kullandıkları deyimle söylersek ilgide doz aşımı almış öğrencilerimiz- hayatın merkezine kendisini oturtuyorlar. Çevresindeki kişileri anne-baba dâhil birer teferruat gibi, kendisine hizmet etmek için yaratılmış varlıklar gibi görmeye başlayabiliyorlar.

Bunların bir özelliği de vefa duyguları pek olmamasıdır. Çünkü yaptığınız her şey onlar tarafından yapmanız gereken görevleriniz arasında görülür. O öğrenciden çok daha az ilgilendiğiniz bir öğrenci ise çok daha vefalı olabilir. Bu öğrencimiz de maalesef böyle

vefasız olmuş.

Ailesinden aldığım bilgilere göre onu memnun etmek çok zor artık. Çünkü o kraliçe gibi büyütüldü, çevresi tarafından o kadar pohpohlandı egosu o kadar şişirildi ki, ayakları yerden kesildi. Kimseyi beğenmiyor. Dediği olmadığında en küçük şeylerde bile ailesinin burnundan getiriyormuş.

Halbuki “kontrolsüz güç, güç değildir.” Bir kişi yükseldikçe tevazuu artmıyorsa, kibri büyüyorsa, o kişi motoru güçlü fakat frenleri zayıf bir arabaya benzer. Ne zaman nereye toslayacağı bilinmez.

Şimdi üniversitede okuyor. Okuduğu okul iyi bir okul olmasına rağmen beklentisinden biraz düşük olduğu için memnun değil.

Bu tür başarılı olduğu için kendini dünyanın merkezine oturtan tipler hem kendisi için hem de çevresi için sıkıntılı tiplerdir. Maalesef bundan sonra da büyük ihtimalle böyle olacaktır. Evlenirse evlendiği kişilerin burnundan getirecek, iş hayatına atılırsa da özellikle maiyetinde çalışanların burnundan getirecektir.

Peki, niçin bu hale geliyor başarılı çocuklarımız? Güzel ahlaklı olmanın başarılı olmaktan daha önemli olduğu öğretilip kavratılmadıkça bu kaçınılmazdır. Bu sadece sözle de olmaz. Ayrıca hissettirmek de gerekir.

Mesela: Bir öğretmen başarılı fakat kaprisli, uyumsuz bir öğrencisine, güzel ahlaklı, çevresiyle uyumlu bir öğrencisinden daha fazla değer veriyorsa, bahsettiği güzel ahlak sadece sözden ibaret kalacaktır.

Bir anne-baba çocuğun notlarını davranışlarından daha fazla önemsiyorsa veya çocuğun böyle hissetmesini sağlıyorsa, çocuk için notlar, davranışlardan daha önemli olacaktır.

Bir anne-baba çocuğunun başarısı için okul haricinde özel dersler aldırdığı halde karakter ve ahlak eğitimi için özel gayreti yoksa, çocuk ister istemez sadece başarıya odaklanacaktır.

Ebeveynler, çocuğu derslerden biraz düşük not aldığında telaşlanıp çareler aradığı halde, ahlaka ve dine aykırı davranışlarını gördüklerinde “ileride düzelir” diyerek boş veriyorlarsa çocuk için nelerin daha önemli olduğunu öğretmiş olurlar.

Öğrencilerime başarının önemli olduğunu hatırlattıktan sonra, başarıdan daha önemli şeyler olduğunu söylerim. Ahlakı düzgün olmayan karakteri gelişmemiş bir kişinin başarısının benim için hiçbir önemi olmadığını da hatırlatırım.

"Ülkemizdeki iyi üniversiteler boş kalmaz. Sen gidemesen başka birisi gider. Fakat ahlakı bozuk bir kişinin hem çevresine hem de ülkeye zararı olur. Karaktersiz kişilerin başarısı başarısızlıktan daha kötüdür” diye hatırlatırım.

Peygamber Efendimiz: “Sizin en hayırlılarınız ahlaken en güzel olanlarınızdır.” Başka bir hadis-i şeriflerinde ise; “Hiç bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha iyi miras bırakamaz” buyurarak karakter eğitiminin önemini bizlere bildirmişlerdir.

Ali Uslu

USLUP

 "Kalpleri kırmak ve kazanmak arasında adı "üslûp" olan çok ince bir çizgi vardır."

Cahit Zarifoğlu

KALPTEN ÇIKAN KALBE GİDER

 Pek çok kişi aynı şeyleri söyler. Fakat bazılarının sözleri daha etkili olur.

Veya, kişi birbirine benzer aynı şeyleri değişik kişilerden dinlediği halde bazılarından daha çok etkilenir.
Bunun değişik sebepleri olmakla birlikte en önemlisi şu sözde anlatılmıştır:
"Ağızdan çıkan kulağa gider;
Kalpten çıkan kalbe gider."

MANŞET!

BIÇAĞI KARNINA Bİ SAPLARSAM...

Karşılaştığım ibretlik olayları pek unutmam. Kendimce ders çıkarmaya çalışırım. Bu gün, yaşadığım ibretlik (veya öyle algıladığım) bir olayı...