ABDESTSİZ NAMAZ OLUR MU?

ABDESTSİZ NAMAZ OLUR MU?
Birisi hocaya sormuş:
-Hocam abdetsiz namaz olur mu? Hoca:
-Olmaz evladım. Adam:
-Ben kıldım oluyor ama...
Hoca, "la havle.." çekmiş ve cevap bile vermemiş.
Bunu şunu için anlattım. Dinimizin emrettiği veya tavsiye ettiği şeyleri yaparken kafamıza göre yapamayız. Yoksa "ben kıldım oldu" misali olur.
Mesela, Allah'ın dinini insanlara anlatmak mı istiyorsun. Kafana göre anlatamazsın. Bu konuda Kur'anda ne buyuruluyor?
"Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et"
Bu ayetin gereklerine göre davranmak zorundasın.
Peki hikmetle ve güzel öğütle davet etmek nasıl olur?
*Anlattığın konuyu iyi bileceksin.
*Neyi, nerede, ne kadar ve nasıl anlatacağını bileceksin.
*Sevdireceksin, nefret ettirmeyeceksin.
*Muhatabın seviyesine uygun öğütler ve örnekler vereceksin.
*Hem akla hem gönle dokunacaksın.
*İtham etmiyeceksin.
*Kötüleri değil kötülükleri eleştireceksin.
Peki anlatılan şey doğru bile olsa hikmetle anlatılmaz ise ne olur?
Anlatan ve onu gibi düşünenler tatmin olurlar. Belki çok mutlu olurlar. Fakat bu Kur'anın istediği tebliğ ve davet olmaz.
Olsa olsa abdestsiz namaz kılan kişinin namazı gibi olur.
Sonra mı? Olumlu yönde pek etkisi olmadığı gibi, bazen de olumsuz etkisi olup bizim köydeki tabirle "ortalık popaz harmanına dönüverir"
ALİ USLU

YALANIN HESABI

   Fakültede Prof. Mehmet Aydın (sonradan bakanlık yapan) hocamız bize nasihat ederken bir defasında şuna benzer şeyler söylemişti:

“Evladım! yalan söylemenin dinimizdeki zararlarını zaten biliyorsunuz. Buna rağmen yalan söylerseniz bari hesabını yaparak söyleyin ki (dünyada) rezil olmayasınız.

Çok yalan söyleyenler yalanlarının hesabını yapamadığı için aynı olayı farklı zamanlarda farklı şekilde anlatıyor ve rezil oluyorlar.”

Hatta bir örnek vermişti. Kaslarının gücüyle övünmeyi seven bir arkadaşı demiş ki:

“Doktora yapmak için gittiğim Fransa’da akşam saatlerinde yolda yürürken 10-15 serseri bana saldırdılar. Baktım yol kenarındaki bilek kalınlığında bir ağaç var. Ağacı tuttuğum gibi kökünden söktüm. Bir giriştim hepsi de darma dağın oldular.”

Aynı şahıs, olayı birkaç yıl sonra tekrar anlatır hocamızın bulunduğu bir ortamında:

“Fransa’da akşam saatlerinde yolda yürüyordum. Dört serseri birden bana saldırdılar. Baktım yol kenarında parmak kalınlığında bir ağaç var. Ağacı ( hocamızın dediğine göre, muhtemelen fazla kök salmamış bir fidan çubuğu) söktüğüm gibi saldırganlara giriştim. Hepsi de kaçıp gittiler.”

Hocamızın bu nasihati bazen aklıma gelir. Mesela geçenlerde birisi yaşadığı bir olaydan bahsetmişti. Fakat üç ay kadar önce olayı çok farklı bir biçimde (sonuçları birbirine tamamen zıt) anlatmıştı. Tabii bir şey demedim ama notunu da verdim. Böyle durumlarda şöyle düşünüyorum:

“Bu arkadaşın ya akli melekelerinde bir problem var. Ya da yalan söyleme konusunda pek hassas değil.”

Allah Teala bizleri hem dünya’da hem Ahirette rezil rüsvay duruma düşmekten muhafaza eylesin.

ARİFLERİN KONUŞMASI

 Herkes, her yerde  bir şeyler söyleyebilir. Nitekim söylüyorlarda...

Ârif kişiler ise:

* Ne söylediğini ve söyleyeceğini bilir.

* Nerede söyleyeceğini bilir.

* Nasıl söyleyeceğini bilir.

* Ne kadar söyleyeceğini bilir.

* Niçin söyleyeceğini bilir.

* Kime söyleyeceğini bilir.(Konuşulan ortamı, muhataplarının seviyesini, kültürünü, psikolojik durumlarını dikkate alarak konuşur.) İşte bu tür konuşmalara hikmetli konuşma denir.

İNSANLARI MEMNUN ETMEK NE KADAR MÜMKÜNDÜR?

   Ne kadar fedakarlık yapılırsa yapılsın, ne kadar iyilik yapılırsa yapılsın bazı insanları -hatta insanların pek çoğunu- (geçici memnuniyetler hariç) memnun etmek, razı etmek mümkün değildir.

Çünkü, Kur'an-ı Kerimde de işaret edildiği gibi, insanların pek çoğu:

Câhildir, zâlimdir, gâfildir, hâindir, nankördür, fâsıktır, sabırsızdır (acelecidir) unutkandır, hırslıdır, mala aşırı düşkündür, değişik zaafları vardır.

   Fakat Allah Teala'yı memnun etmek, razı etmek kolaydır.Çünkü O:

Âlim'dir (Her şeyi bilendir)

Habir'dir. (Her şeyden haberdar olandır)

Afuv'dur. (Çok affedicidir)

Ğafur'dur.(Çok bağışlayıcıdır)

Rahim'dir (Çok merhametlidir)

Şekûrdür. (Kulun az bir iyiliğine fazlasıyla karşılık verendir)

İnsanları memnun etmeye çalışmanın sonu genellikle hüsrandır. Onları memnun etmeye çalışmaktan ziyade onlara karşı görevimizi yapmak ve karşılığını Allah Teala'dan beklemek en güzelidir.

Çünkü Allah Teala yaptığımız en küçük iyilikleri bile bizim için değerlendirecektir.

Allah Teala'yı razı etmek için gayret gösterdiğimizde ise hiçbir zaman hüsrana uğramayız.

 


ODAKLANMAK

 Yanlışlara, hatâlara, eksik-kusur bulmaya odaklananlar, bir çok doğrunun, güzelin/güzelliğin, iyinin/iyiliğin farkına varamazlar.

Hatta bu iyilikler kendisi için yapılmış olsa bile yine de farkına varamazlar.


"EN GÜZEL KONUŞMA" NEDİR?

Aşağıdaki ayete göre davranmayanlar kim olursa olsunlar dünyada bedelini öderler.

"Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır." (İsrâ : 53)

Burada şu hususlara dikkat çekmek isterim.

1-Konuştuğumuz muhataplarımız kimlerdir?

-Eşimiz, çocuklarımız, ana-babamız, kardeşlerimiz, akrabalarımız, öğrencilerimiz, komşularımız, arkadaşlarımız ve diğer çevremiz.

2- Rabbimiz bizden nasıl bir konuşma istiyor ?

- En güzel biçimde konuşmamızı.

3-Peki güzel olmayan konuşmalar nelerdir?

-Kırıcı konuşmalar, kaba konuşmalar, hakaret edici konuşmalar, küçümseyici konuşmalar, alaylı konuşmalar, iğneleyici tarzda imalı konuşmalar, yıpratıcı tarzda eleştirel konuşmalar.

4-Konuşmak sadece ağızla mı olur?

-Tavırlar, tripler, jest, mimik, kılık yapma, surat asma, tebessüm etme vb. bunların hepsi de konuşma kapsamına girer. (muhataplarımızın görüp okuyabileceği yazılar da bu kapsama girer)

5-Muhataplarımızla güzel konuşmadığımızda neler olur?

-Büyük ihtimalle o kişilerle aramız bozulur. (Bu bozulma, araya soğukluk girmesinden başlayarak, nefret etmek ve düşmanlığa kadar uzanabilir) Çünkü şeytan hiç bir fırsatı kaçırmak istemez.

İSABET BUYURDUNUZ EFENDİM (!)

 İnsanlar yaptıkları güzel şeylerin fark edilip takdir edilmesini severler. Bu durum onları mutlu ve motive eder. Hele yakın çevresi tarafından takdir görmek onların kendilerini değerli hissetmesini sağlar.

Takdir görmemek, yaptığı güzel şeylerin görmezden gelinmesi ise kişilerin motivasyonunu azaltır. Uzun süre yakın çevresi tarafından takdir görmeyen, yaptıkları görülmeyen kimseler, kendilerini değersiz hissedip sevilmediğini düşünebilirler. Bazen fiziken bazen de manen çevresinden uzaklaşabilirler.

Bu sebeple  çevremizdeki güzellikleri fark edip, onları takdir etmek onları tebrik etmek önemlidir.

İnsanların büyük çoğunluğu (nefsini tezkiye etmiş kişiler hariç) övülmekten hoşlanırlar. Hatta kişilerde olmayan şeylerle bile övdüğünüzde bu onların hoşuna gider. İşte tehlike de burada başlar.

Bazı menfaatçi kişiler beklentisi olduğu kişilere yaklaşmak için, onların yaptıkları basit şeyleri abartarak onları överler. Hatta onlarda olmayan güzel özellikleri bile varmış gibi söyleyerek o kişilere yaklaşmaya çalışırlar. Eğer kişiler dikkatli olmazlarsa bu menfaatçileri dost zannederler. Bu çıkarcı kişilere kulak verdikçe onlar da onun ayağını yerden keserler. Yanlışlarını dahi doğruymuş gibi "isabet buyurdunuz efendim" tarzında desteklerler. Çünkü onların hakikat diye bir kaygıları olmadığı gibi, muhatabının iyiliğini istemek gibi bir dertleri de yoktur. Onlar için birinci öncelik kendi çıkarlarıdır.

 Yalakalar tarafından ayakları yerden kesilmiş kişiler kendilerini bu sahte övgülere o kadar kaptırırlar ki, dostları tarafından uyarıldığında "kendisinin kıskanıldığı" için böyle söylenildiğini bile düşünebilirler. Bazen onlardan uzaklaşırlar veya onları kendilerinden uzaklaştırırlar. Böylece yalakalara iyice gün doğmuş olur. Ta ki duvara toslayıp gerçekleri görene kadar bu böyle devam eder.

Burada iki şeyin önemini vurgulamak istedim.

1- Çevremizdeki güzellikleri fark edip onları takdir etmeliyiz. Özellikle yakın çevremizdeki güzellikleri mutlaka fark etmeliyiz. (Mesela evdeki hizmetleri kocası tarafından fark edilmeyen, takdir edilmeyen bir ev hanımı çevresinden sahte veya gerçek takdirler görmeye başlayınca tehlikelere açık hale gelmiştir. Veya evi, ailesi için yaptığı fedakarlıklar görmezden gelinen erkeğe çevresindeki bayanlar tarafından övgüler yapıldığında yine tehlike başlamıştır.)

2. Övgüler karşısında dikkatli olmak. Her övenin dost olmayacağını bilip özellikler dostlarımızın ikazlarını önemsemek.

ALİ USLU


MANŞET!

BIÇAĞI KARNINA Bİ SAPLARSAM...

Karşılaştığım ibretlik olayları pek unutmam. Kendimce ders çıkarmaya çalışırım. Bu gün, yaşadığım ibretlik (veya öyle algıladığım) bir olayı...