DOST MU DÜŞMAN MI?

Yaptığınız şeyleri eleştirenlerin hepsi, hasmınız veya muhalifiniz olmayabilir. Belki de sizin iyiliğinizi isteyen, size iyilik yapmak isteyen kişilerdir.

Yaptığınız şeyleri övüp destekleyen, size dost gibi görünen kişilerin bir kısmı da dostunuz olmayabilir. Belki menfaatçidir. Belki kötü duruma düşmenizi isteyen gizli bir hasmınızdır.

Hz Ömer efendimizin "Benim hatâmı söyleyenden / düzeltenden Allah razı olsun" dediği rivayet edilir.

Hatalarımız dostlarımız tarafından uygun bir şekilde düzeltilmezse, bizi uyarmazlarsa nereye gideceğimiz nerede duracağımız belli olmaz. Belki de iş işten geçtikten sonra hatamızı fark edip "keşke" deriz.

Bizim fark etmediğimiz hatalarımızı, yanlışlarımızı fark edip uygun ortamda uygun bir tarzda bizleri uyaran dostlarımıza teşekkür borcumuz vardır.

ASHÂB-I KEHFİN SAYISI

 Lise ikiye gittiğim yıllardı. Kur'andan Kehf suresinin  mealini okuyordum. 22. Ayeti okuduğumda, ashab-ı kehfin sayıları ile ilgili ayetler dikkatimi çekti. Bu konuda bazıları üç, bazıları beş, bazıları yedi demişlerdi. 

"(İnsanların kimi:) «Onlar üç kişidir; dördüncüleri de köpekleridir» diyecekler; yine: «Beş kişidir; altıncıları köpekleridir» diyecekler. (Bunlar) bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. (Kimileri de:) «Onlar yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir» derler. De ki: Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır. Öyle ise Ashâb-ı Kehf hakkında, delillerin açık kimselerin hiçbirinden malumat isteme."  (Kehf : 22-Diyanet Vakfı Meali)

"(Ey Muhammed!) Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak: "Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir" diyecekler. Yine, "Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir" diyecekler. Şöyle de diyecekler: "Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir." De ki: "Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir. O halde onlar hakkında (Kur'an'daki) apaçık tartışma (yı aktarmak) dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma." (Kehf : 22 –DİB Meali)

Zihnime bir şöyle bir soru takıldı.  "Allah Teala meseleyi niçin bu kadar uzun tuttu acaba?" "Asıl sayıları şudur" da diyebilirdi. Veya "şu sayılar yanlıştır,  şu sayılar doğrudur" diyebilirdi.

O zamanlar konuyu araştıracak bilgim ve kaynağım yoktu. Hocalara da sormadım. "Demek ki benim anlamadığım bir hikmet var" dedim ve meseleyi kapattım.

Fakülteye gittiğim yıllarda aynı ayetleri okurken zihnimde yeni fikirler oluştu. Belki bu fikirlerin oluşmasında İslam Tarihi hocamız İ.Süreyya SIRMA'nın İslam tarihi dersindeki verdiği bakış açısının da etkisi olmuştur.

Zihnimde oluşan fikir şuydu:

Bu kıssayı okurken meselenin ana fikrini ve bize öğretilme hikmetini anlamaya çalışmak gerekir. Bu gençler ne yapmıştı? Nasıl bir muamele ile karşılaştılar? Niçin bu muamele ile karşılaştılar? Çare olarak neler yaptılar? ve sonunda ne oldu? Ve en önemlisi, biz bu kıssadan ne gibi dersler çıkarabiliriz.

 Bunların üç veya beş veya yedi kişi olmasının ne önemi var ki? Diyelim ki sayıları bildirildi. Bu sefer "isimleri nelerdi" diye bir merak söz konusu olur. İsimlerini bildiniz bu sefer özel hayatları merak konusu olur ki bunlar Kur'andaki kıssayı anlamadaki amaçtan uzaklaşılıyor ve yanılma ihtimali artıyor...

Bu düşünceden sonra Kur'andaki diğer kıssaları da hep bu gözle okudum. Kıssanın bize öğretiliş amacını kavramaya çalıştım. Detaylara hiç girmedim. Bu konudaki (kıssalarla ilgili) yazılanları okudukça ve dinledikçe anladım ki kıssalar konusunda detaya ne kadar girilirse o kadar asıldan uzaklaşılıyor


ŞÖHRET AFETTİR

ÖĞRENCİME NASİHATLER'DEN...

Değerli kardeşim şöhretten kaçınmanı şiddetle tavsiye ederim.

"Şöhret afettir" diye bir söz okumuştum. Bu sözün  ne kadar haklı olduğunu uzun yıllar içerisindeki gözlemlerimde tesbit etmişimdir.

Değil sıradan insanları koca kaca alim bildiğimiz kişileri bile şöhretleri mahvetmiş, medya maymununa çevirmiştir. Yeni ve orijinal şeyler söyleme uğruna savrulmuşlar hem insanların çoğu nezdinde değer kaybetmişler, hem de eski safiyet ve takvalarından çok uzaklaşmışlardır.

En güvenli yerler limanların kuytu yerleridir. Şöhret her zaman tehlikelere açık olan açık denizlerde bulunmak gibidir. 

Şayet sen istemediğin halde şöhret sahibi olursan, buz üstünde yürüyen kişiler gibi her an dikkatli olmalısın.

Rabbim hepimizi nefsimizin ve şeytanların şerrinden muhafaza eylesin.

 


HAYAT DERSLERİ

-Hocam okuldan yeni mezun oldum. Hayatı ve insanları yeterince tanımıyorum. Bana hayata dair tecrübelerinizden aktarır mısınız?

 Sevgili öğrencim Abdullah!

İnsanları ve hayatı daha iyi tanımakla ilgili bilgiler vermemi talep etmişsin. Özel cevap vermek yerine "HAYAT DERSLERİ "başlığıyla bu konuda paylaşımlar yapayım diye düşündüm. Böylece belki diğer arkadaşların da yararlanabilirler.

HAYAT DERSLERİ-1

  Kardeşim hayatı ve insanları zamanla daha iyi tanıyabilirsiniz. Fakat sana önemli bir gözlemimi aktarayım:

Bazı kişilerin şartları değişince düşünceleri de değişir. Düşünceleri değişince de davranışları değişir. Mesela okul dönemlerinde çok samimi olduğun bir arkadaşın imkanları çok iyi bir yerlere geldiğinde seninle samimiyetini azaltabilir hatta telefonlarına cevap vermeyebilir.

Sen sebep ararsın… Sebep basittir; "Seninle samimi iken şartlarınız birbirine benziyordu. Şimdi onun şartları değişti."

Bu tür kişileri iyi tanımak gerekir ki hayal kırıklığı yaşanmasın.

Fakat bütün insanlar böyle değildir. Şartlar ne kadar değişse de kendisi değişmeyen kişiler de vardır. Dostlarımızın böyle kişilerden olması dünyadaki en büyük nimetlerdendir.

HAYAT DERSLERİ - 2

Değerli öğrencim Abdullah!

Bir kişi uzun sürede kazandığı itibarını çok kısa zamanda kaybedebilir.

İnsana itibar kaybettiren şeylerin en önemlisi verdiği sözleri yerine getirmemesi veya getirememesidir. Bu sebeple söz verirken dikkat etmek gerekir.

Bir de borçlanmalara dikkat etmek gerekir. Hesabını doğru yapamayan kişiler ne kadar dürüst olmaya çalışsalar da borç konusunda sözlerini yerine getiremezler. Birçokları yalan söylemek zorunda kalırlar.

Borçlanma yapacaksan zaruri ihtiyaçların için olsun. Zararı yok eşyaların için, araban için “eski” desinler lakin senin için “batakçı” demesinler.

Eskiler “ayağını yorganına göre uzat” demişler. Fakat, bence yorgandan en az 25-30 cm daha az uzatmalı ki ekstra bir durumda ayaklar açıkta kalmasın.

Lüks harcamalardan uzak durasın. İmkanların iyi olsa bile yine de uzak durasın. Fazlasını infak edebilirsin. İnfakın verdiği mutluluk harcamanın mutluluğundan daha fazladır. Ayrıca infakın dünyada ve Ahirette getirisi fazladır.

Lüks harcamalar/savurganlık bir hastalıktır. Bu hastalığa yakalananlar perişan olurlar. Savurganlık hem dünyada hem ahirette kaybettirir.

Ayrıca imkanları iyi iken lüks yaşantısı olanların durumları kötüleşince çevresindeki kimseler onlara acımaz ve yardım etmek istemezler.

Selam ve dualarımla...

 HAYAT DERSLERİ-3

Sevgili öğrencim Abdullah!

İki tip insan vardır.

1-İlkelerine göre davrananlar.

2-Çıkarlarına göre davrananlar.

1. gruptan arkadaşların varsa onlara güvenebilirsin.

Arkadaşın değilse, seninle aynı düşüncede olmasalar bile onlardan korkma. Onların düşmanlıkları bile mertcedir. Onlara karşı tedbirini alman yeterlidir.

2. gruptakiler seninle aynı düşüncede! olsa bile, onlara karşı mesafeli ol. Onlara dikkat et. Sakın sırtını onlara dayama. Çünkü onlar mercimek tanesine benzerler. Hangi tarafının ön, hangi tarafının arka olduğunu bilemezsin. Ne zaman sana karşı tavır alacağını da bilemezsin.

Selam ve dualarımla...

HAYAT DERSLERİ- 4

Değerli öğrencim Abdullah!

Şu tip insanları da tanımalısın.

Senin yanında başkaları aleyhinde konuşan kişiler senin olmadığın yerlerde rahatlıkla senin aleyhinde konuşabilirler. Sana başkalarının sırlarını söyleyenler, senin sırlarını da başkalarına söyleyebilirler. Bu kişilerle aradaki mesafeni iyi ayarlamalısın.

Senin yanında başkalarının namusuyla alakalı konuşanlara da sakın müsamaha etme. Onu uyar, aldırmıyorsa oradan ayrılmanı tavsiye ederim.

Bir de bazı kişilerin konuşmalarından, bakışlarından, hatta esprilerinden ahlaki yönden zaaflarını anlayabilirsin. Ahlaki yönden zaafları olan kişilerin, akraban dahi olsa evlerine gitme ve evine çağırma. Çünkü bu tür namussuz kişilerin nerede ne yapacağı belli olmaz.

HAYAT DERSLERİ-5

Değerli öğrencim, talep ettiğin “hayat derslerine” bu gün bir tane daha ilave etmek istedim.

Bazı kişiler “birilerinin adamı” olmakla övünürler.

Sizler “birilerinin adamı” olmak yerine “hakikatin adamı” olmalısınız. Aralarındaki temel fark şudur:

Birilerinin adamı olanlar hakikati o kişiye göre endekslerler. Bu gün doğru dediğine üç sene sonra yanlış diyebilirler.

Hakikatin adamı olanlar ise kişileri hakikate göre değerlendirdiklerinden “onun şu davranışı doğru, şu davranışı hatalı” deme şansına sahiptirler.

Elbette beğendiğimiz, peşinden gittiğimiz desteklediğimiz kişiler, fikirler, gruplar olabilir. Fakat biz hakikatin adamı olduğumuzda onların hatalı söz ve davranışları olduğunda bunları ayırt edebiliriz.

Birilerinin adamı olanlar fanatik olurlar ve birey olamazlar. Onların kendi fikirleri yoktur. Onların yaptıkları peşinden gittiklerinin hoperlörü olmaktan ibarettir.

Bu konuda şu Ayet-i  Kerime her zaman aklımızda olmalıdır:

“İyilik ve takvada yardımlaşın. Günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.”

Yani yanlışı kim yaparsa yapsın destek olmamak gerekir. Bunun için de doğru ile yanlışı ayırt edebilecek hakikat ölçümüz olmalıdır.

Selam ve dualarımla…

*** 

HAYAT DERSLERİ-6

Değerli öğrencim.

Kendisiyle barışık olmayan kişileri de iyi tanımalı ve mümkün olduğunca onlarla arandaki mesafeyi iyi ayarlamalısın. Çünkü bu kişiler hem kendileri huzursuzdur hem de çevresini huzursuz ederler.

Bu kişileri şu davranışlarından tanıyabilirsin, ki bunlar bulundukları konumdan rahatsızdırlar belki de utanıyorlardır. Bu sebeple kendilerini olduğundan farklı gösterme çabası içerisindedirler. (Daha zengin, daha bilgili, daha kültürlü, daha yakışıklı/güzel, statüsü daha yüksek bir aile gibi.  Yani hep daha..., daha …, devam eder. 

Bu kişileri tanıyıp aradaki mesafeyi iyi ayarladığında onlardan gelecek huzursuzluğu önlemiş olursun.

Selam ve dualarımla... 

 

 

 

 

Bİ DAHA MI GELECEĞİZ DÜNYAYA...

"Bir daha mı geleceğiz dünyaya"

Bu ve buna benzer sözleri sizler de işitmişsinizdir. Her ne kadar aynı sözü söyleseler de söyleyen kişiler bu sözü genelde iki farklı amaç için söylüyorlar.

Birinci gruptakiler tek dünyalılar (Ahiret inancı olmayanlar) veya Ahiret konusunda gafil olanlar. Bunlar demek istiyorlar ki:

Madem dünyaya geldik ve bir daha da gelmeyeceğiz o halde dünyadan alabildiğimiz kadar zevk alalım. Gönlümüzce yaşayalım... Kötü olan tarafı ise bu tür kişiler genelde helal haram sınırını da pek gözetmiyorlar.

Bu düşünceler şiir ve şarkılara da konu olmuş. Mesela:

“Bas bas paraları Leylaya, bi daha mı gelecez dünyaya.”

“…Yiyelim, içelim, eğlenelim. Kam alalım dünyadan”

İkinci gruptakiler ise, dünyayı bir ekim yeri ve fırsat alanı olarak görüyorlar ve diyorlar ki:

Madem dünyaya geldik. Bu dünya bir imtihan yeridir. Burada ektiklerimizi ahirette hasat edeceğiz. O halde fırsatları iyi değerlendirelim. Bir daha dünyaya gelmeyeceğiz (bu fırsat bir daha verilmeyecek) O halde ahiret için yapabildiğimiz kadar fazla şeyler biriktirelim. Bu kısacık dünyada biraz sıkıntı çeksek de, ahirette sınırsız huzura kavuşalım.

Gördüğümüz gibi aynı söz ve düşünceden yola çıkarak kişiler tamamen farklı yollara gidebiliyorlar.

Ne demişler “akıl, duvardaki prize benzer. Buz dolabının fişini takarsanız soğutur, fırının fişini takarsanız ısıtır.”

Kitabımız uyarıyor:

"Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!" (Ankebut/ 64)

Rabbim dünyaya geliş amacımızı her zaman zihninde canlı tutan ve ona uygun yaşayanlardan eylesin.

 

 


ZEMZEM ÜZERİNE

ZEMZEM SUYU İDRARLA ATILIR MI?

Zemzem suyuyla ilgili araştırmaları okuduğumda, suyun çok kaliteli olduğunu dondurulduğunda çok güzel kristal şekiller aldığını öğrendim.

Rahmetli N. Fazıl Kısakürek’in hayatını konu edinen belgeseli izlerken zemzemle ilgili “kokmaz, bozulmaz su “ dediğini duyduğumda hayret etmiştim. Gerçekten de doğruymuş. 1988 yılında umreden getirdiğim ve hatıra olması için pet şişede sakladığım zemzemin gerçekten de hala bozulmadan durduğunu gördüm.(Üç gün önce yine baktım ve biraz içtim. Tadı, rengi, kokusu hiç değişmeden duruyor. (2 haziran 2022)

 Zemzem bizim için manevi hatırası olan bir nesne aynı zamanda. Onda Hz. İbrahim’in (AS), Hz. İsmail’in (AS), Hz Hacer’in hatıraları var, ayrıca Peygamberimizin (SAV) ve sahabe efendilerimizin hatıraları var.

 Son yıllarda değişik yer ve zamanlarda zemzem suyunun idrarla çıkmadığına dair sözler duymuştum. Tabi ki bu bilginin nereden kaynaklandığına hayret ettim. Çünkü kaynak kitaplarımızda böyle bir şeyden bahsedilmiyor. 

2012 yılında tekrar umre nasip oldu. Temmuz sıcaklarında oradaydım, Beraet Gecesini de orada idrak ettik. Beraet dolayısıyla oruç tutmaya niyet ettiğimde aklıma bu mesele geldi ve bu bilgiyi bizzat tecrübe etmek istedim. Gündüzleri zaten sıcak, biraz da hareket edince vücutta neredeyse su kalmıyor. Akşam oldu iftarımızı hurma ve kuruyemişle mescitte yaptık. Ben başladım zemzem içmeye. Terlememek için de hareket  etmiyordum. Sonra sıkışıp lavaboya gittim. Yani içilen zemzem idrarla atılabiliyor.

Peki bu tür şeyler nereden çıkmış olabilir. Orası çok sıcak olduğundan, bir de hareket ederseniz içtiğinizin büyük bölümü anında ter olarak çıkıyor, belki bundan kaynaklanmış olabilir. Belki zemzemin ter olarak çıkma oranı fazla da olabilir. Fakat idrara karışmaması meselesi bir efsaneden ibaret vesselam.

Cenab-ı Hakk arzu eden kardeşlerimize zemzemi kaynağından içmeyi nasip eylesin.

MANŞET!

BIÇAĞI KARNINA Bİ SAPLARSAM...

Karşılaştığım ibretlik olayları pek unutmam. Kendimce ders çıkarmaya çalışırım. Bu gün, yaşadığım ibretlik (veya öyle algıladığım) bir olayı...